01/07/2025 Salı Köşe yazarı R.A
Çocuk terbiyesinin önemi...
“Evlâd büyük ni’mettir. Ni’metin kıymeti bilinmezse,
elden gider. Bunun için pedagoji yani çocuk terbiyesi, İslâm dîninde çok
kıymetli bir ilimdir..."
Son Peygamber olan Sevgili
Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem), 23 sene
zarfında, 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe, "hayırlı bir
ümmet" meydâna getirmesi, onların da 30-40-50 sene gibi çok kısa
bir zaman zarfında ve gâyet mahdût imkânlarla Endülüs'ten (İspanya’dan) Çin'e
kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim, irfân, ahlâk,
fazîlet, medeniyet, adâlet, hakkâniyet, insan hakları, nûr ve hidâyet
götürmeleri konusu ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur.
Aslında, Hazret-i Âdem'den
i’tibâren gelmiş-geçmiş bulunan 6 Ülü'l-azim Peygamber, 313 Resûl, 124
binden ziyâde Nebî’nin eğitimdeki hedefleri aynıdır: O da insanların
dünyâda huzûr ve sükûn içerisinde yaşamaları, âhirette de ebedî saâdete
kavuşmalarıdır.
Ma’lûmdur ki hayırlı işlerin
birincisi ve en önemlisi, çoluk-çocuğuna dînini, ya’nî İslâmiyet'i öğretmektir.
Her Müslümânın bu birinci görevi hemen yapması, yarınlara bırakmaması
gerekir. İslâmiyet, ahlâk ve ilme en büyük kıymeti verip, câhilliği ve
ahlâksızlığı reddeder. Onun için her anne ve baba, çocuğuna ilmî,
ahlâkî, millî ve dînî görevlerini öğretmelidir. Öğretmezlerse, âhirette mes’ûl
olurlar. Çünkü her çocuk sevmeyi, sevilmeyi, saygıyı burada öğrenir.
Disiplin ve düzenli hayâta burada alışır.
Hakkında, âyet-i kerîmede
meâlen: "Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiyâ
sûresi, 107) buyurulan ve dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, her
zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en
üstünü, en fazîletlisi olan Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm "Bütün
çocuklar, fıtrat üzere (ya’nî Müslümânlığa uygun ve elverişli olarak) dünyâya
gelirler. Sonra bunları, anaları-babaları, Yahûdî veya Hıristiyân yâhûd Mecûsî
yaparlar" buyuruyor.
Burada, Müslümânlığın
yerleştirilmesinde en mühim işin, çocukların ve gençlerin iyi terbiye edilmesi
olduğunu görüyoruz. Yine bundan anlaşılıyor ki, bir çocuğa Yahûdîlik telkîn
edilirse, Yahûdî olabilir. Hıristiyânlık ta’lîm edilirse, Hıristiyân olabilir.
Mecûsîlik aşılanırsa, Mecûsî (ateşperest) olabilir. Ama İslâmiyet öğretilirse,
temiz fıtratı devâm eder.
Büyük âlim İmâm-ı Gazâlî
(rahimehullah), çok mühim bir noktaya dikkat çekmektedir:
“Çocuğun terbiyesine çok dikkat
etmelidir. Onun kötü arkadaşlarla düşüp kalkmasına mâni olmalıdır. Kötü
arkadaş, çocuğun edeb ve terbiyesini bozar.”
Medresetül-mütehassısîn
müderrislerinden (İstanbul Üniversitesi eski profesörlerinden) Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) de buyuruyor ki:
“Evlâd büyük ni’mettir. Ni’metin
kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için pedagoji yani çocuk terbiyesi, İslâm
dîninde çok kıymetli bir ilimdir. O hâlde her Müslümânın birinci
vazîfesi, evlâdına dînini, îmânını, Peygamberini ve kitâbını (Kur'ân-ı Kerîm'i)
öğretmektir.”
Bütün
bunlardan anlaşılıyor ki, eğitimde işin esâsı, hem kendisine, hem âilesine
faydalı; hem de milletine, vatanına ve devletine faydalı unsurlar meydâna
getirmektir. İşte
millî eğitimimizdeki ana hedef de bu olmalıdır.