01/09/2025 Pazartesi Köşe yazarı V.T
“Ey Allah’ın sevgili kulu, bana duâ et”
Zikir kalble olmalıdır. Yalnız dille yapılır da kalbe
işlemezse riya (gösteriş) olur
Muhammed Busrî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. Şam’da Havran beldesinde doğdu. Ebû Türâb-ı
Nahşebî, Ahmed bin Yahyâ Celâ, Ebû Sa’îd-i Harraz ve daha birçok evliyâ ve
âlimin sohbetlerinde bulundu. 245 (m. 859) senesinde vefât etti. Ahmed bin
Yahyâ Celâ, “Altıyüz kadar şeyh ile görüştüm. Bunların en mümtazları, Zünnûn-i
Mısrî, Ebû Türâb-ı Nahşebî, Ebû Abdullah Busrî ve Ebü’l-Abbâs bin Atâ idi”
buyurdu.
Allah yolunda cihad etmek
niyetiyle bir savaşa katıldı. Altında bir tay vardı. Yolda hayvan öldü. Ebû
Âbid hazretleri duâ edip, seferden dönünceye kadar Râbbinden tayın
diriltilmesini istedi. Ölen tay ayağa kalktı. Gazâ bittikten sonra Busr’daki
evine varınca, oğlundan tayın eğerini almasını istedi. Oğlu, hayvanın çok terli
olduğunu görünce eğeri almaktan vazgeçti. Bunun üzerine Ebû Âbid hazretleri,
“Eğerini al, bu bize ödünç verilmiştir” buyurdu. Oğlu eğerini alınca, tay hemen
yere düşüp öldü...
Bir gün Şam’da dostlarıyla
oturuyordu. Ansızın bir atlı geçti. Peşinden, arkasından atın eğer örtüsü
bulunan kölesi kızgın bir hâlde koşuyordu. Muhammed Busrî hazretlerinin
yanından geçerken “Yâ Rabbî! Sen beni bu güç durumdan kurtar” diye duâ edip,
“Ey Allah’ın sevgili kulu! Bana duâ et” dedi. Ebû Âbid hazretleri de “Yâ Rabbî!
Bu kulunu Cehennem ateşi ve kölelikten kurtar” diye duâ etti. O anda attaki
binici kuşağını yere atıp, kölesine “Seni azat ettim” diye bağırdı. Köle de
taşıdığı örtüyü bırakıp “Beni sen değil, bunlar azat etti” diyerek, Muhammed
Busrî ve dostlarının yanına gitti ve ölünceye kadar onlarla beraber
kaldı.
Oğlu yağ satarak geçimini
sağlardı. Bir gün babasına gelerek, “Babacığım sermâyem olan birkaç testi yağım
vardı. Dışarı çıkarırken düşürüp kırdım. Bütün sermâyem yok oldu” dedi. O da
“evlâdım, sen de babanın sermâyesinden sermâye edin. Yemîn ederim ki, babanın
dünyâ ve âhırette Allahü teâlâdan başka sermâyesi yoktur” buyurdu.
Muhammed Busrî buyurdu ki:
“Bir şeyin fazlasını elde etmek, ondan başka şeylerden el çekmekle mümkündür.
Ama neden el çekmek gerektiğini, neden el çekmemek gerektiğini bilmek icâb eder.
Bunlar şahsa ve yerine göre değişir. Bunu da kendisi ayarlayacaktır. Öyle ki,
bir grup insan bu sözümüzü tutar, selâmete erer, bir başka zümre de sözümüzü
tutar, felâkete sürüklenir.”
“Zikir kalble
olmalıdır. Yalnız dille yapılır da kalbe işlemezse riya (gösteriş) olur.”