01/12/2019 Pazar Köşe yazarı A.U
Kötü arkadaşlardan sakın!
İstanbul’da yetişen velîlerden Abdülehad Nûrî hazretleri devrinde, vezîrlerden
biri, bir kese "altın" alıp hediye etti bu büyük zata.
Sonra da böbürlendi.
Yâni içinden;
“Bu kadar kıymetli hediyeyi kimse veremez" dedi.
Büyük velî bunu sezdi.
Ve o vezîre;
“Bu altınlarla mı bize minnet ediyorsun. Bunlar; bizim gözümüzde topraktan
farksızdır” buyurdu.
Sonrası mâlûm.
Altınlar "toprak" oldu!..
● ● ●
Bu büyük zât, bir gence;
“Kötü arkadaşlardan sakın evlâdım! Onlar; Allah’ın merhametini ileri sürüp
seni aldatırlar” buyurdu.
Genç, anlayamadı.
Ve büyük velîye;
“Allahü teâlâ merhametli değil mi efendim?” diye sordu.
O zât cevâbında;
“Elbette merhametlidir. Ama azâbı da çok şiddetlidir. Kâfirleri ve günah
işleyenleri yakar” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de bâzı dostlarına;
“Emr-i mâruf, yâni dîne hizmet etmek kime nasîb olursa, çok sevinsin, çok
şükretsin” buyurdu.
Dostları sordu:
“Bu iş, çok mu sevaptır efendim?”
Cevâbında;
“Elbette. Bir beldede küfre karşı emr-i mâruf yapılırsa, Allahü teâlâ o
beldenin hak ettiği azâbı tehir eder. Emr-i mâruf yapılmayan beldeye ise azâb-ı
ilâhî gelir” buyurdu.