01/12/2025 Pazartesi Köşe yazarı A.U
"Onu sultâna şikâyet edeceğim!"
Evliyânın büyüklerinden Kadîb-ül Bân hazretleri,
1174'te Musul’da vefât etti.
Bu zâtın zamânında bir kişi vardı ki, hasedinden dolayı bu zâtı
sevmez ve büyüklüğünü inkâr ederdi.
Kalbinden;
“En iyisi, gidip sultâna şikâyet edeyim. Musul'dan sürgün etsin,
ben de rahat edeyim” dedi.
Ve bu niyetle çıktı evden...
Birkaç adım attı.
Biri çıktı karşısına:
“Dur
bakalım, nereye gidiyorsun? Kadîb-ül Bân hazretlerini sultâna şikâyet edeceksin
değil mi?”
Cevap vermedi.
“Söyle
bakalım, ne suçu var ki, şikâyet edeceksin onu sultâna?”
Çok şaşırmıştı?!
Çünkü bu niyetini kimseye söylememiş, kalbinden düşünmüştü
sâdece.
Ama dönmedi niyetinden.
Saraya doğru birkaç adım attı.
Başka biri çıktı karşısına:
“Sultâna
gidip hocamızı şikâyet edeceksin değil mi? İyi de, ne suçu var ki, şikâyet
ediyorsun?”
İyice şaşırmıştı?!
Sordu bu defâ:
“Evet, ama ben bu niyetimi kimseye söylemedim. Siz ne
biliyorsunuz benim bu fikrimi?”
“Bizi
o büyük zât gönderdi. Allah'ın velî kulları, kalpten geçenleri anlarlar. En
iyisi sen vazgeç bu fikirden” dedi.
Zâten vazgeçmişti adam. Geri dönüp huzûruna gitti bu Allah
dostunun.
Özür diledi.
Ve “talebesi” olmakla şereflendi...