08/10/2025 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Müslüman, her gün imanını tazelemelidir
Her Müslümanın, bilmesi lâzım olan şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür değil, büyük günâhtır.
Îman, Muhammed aleyhisselâmın
Allahü teâlâdan getirdiği söz birliği ile bildirilmiş olan şeylerin hepsini
kalbin tasdîk etmesi, yani inanması demektir. Allahü teâlânın var ve bir
olduğuna, tekrâr dirileceğimize, namaz kılmanın, ramazan ayında oruç tutmanın
farz olduğuna, şarap içmenin, kadınların başlarını, saçlarını, bacaklarını
yabancı erkeklerin yanında açmalarının haram olduğuna inanmak böyledir.
İnandığını söyleyenin (Mümin), yani (Müslüman) olduğu
anlaşılır. Puta tapmak, Kur’ân-ı kerîmi pisliğe atmak gibi, küfür alâmeti olan
bir şeyi yapan kâfir olur. Abdestsiz olduğunu bilerek namaz kılmak, sünnet olan
bir işi beğenmemek de küfür olur. Âyet-i kerîmeden ve mütevâtir, yani her yerde
bilinen hadîs-i şerîften açıkça anlaşılmış olmayan veya açık ise de, icmâ ile
bildirilmiş olmayan bir şeyi inkâr eden, kâfir olmaz. Haram olduğu açıkça
bildirilmiş bir şeye helâl diyen kâfir olur. Şarap içmek, domuz eti yemek
böyledir. Aslı helâl ise de, bir sebep ile haram olan bir şeye helâl diyen
kâfir olmaz. Başkasının malını almak böyledir.
(Mecmâ’ul-enhür) kitabında
diyor ki:
“Erkek veya kadın, bir Müslüman, âlimlerin söz birliği
ile küfre sebep olacağını bildirdikleri bir sözün veya işin küfre sebep
olduğunu bilerek, amden, yani tehdit edilmeden, istekle ciddî olarak veya hezl,
güldürmek için söyler, yaparsa, manasını düşünmese dahi îmanı gider. (Mürted) olur.
Buna (Küfr-i inâdî) denir. Küfr-i inâdî ile mürted olanın,
evvelki ibâdetlerinin sevapları yok olur. Tevbe ederse, geri gelmezler. Zengin
ise, tekrar hacca gitmesi lâzım olur. Mürted iken kılmış olduğu namazları,
oruçları, zekâtları kaza etmez. Mürted olmadan evvel yapmadıklarını kaza eder.
Çünkü, mürted olunca, evvelki günahları yok olmaz. Mürted olduktan sonra
yapmadıklarını kaza etmez.
Küfr-i inâdî ile mürted olanların nikâhları bozulur.
Tekrar îmana gelince, iki şâhit yanında (Tecdîd-i nikâh) yapmaları
lâzım olur. Tevbe etmek için yalnız Kelime-i şehâdet söylemeleri kâfi
değildir. Küfre sebep olan şeyden de tevbe etmeleri lâzımdır. Eğer, küfre sebep
olduğunu bilmeyip söyler, yaparsa veya küfre sebep olacağı, âlimler arasında
ihtilâflı olan bir sözü amden söylerse, îmanının gideceği ve nikâhının
bozulacağı, şüphelidir. İhtiyat olarak, tecdîd-i îmân ve nikâh etmesi iyi olur.
Bilmeyerek söylemeğe (Küfr-i cehlî) denir. Çünkü her
Müslümanın, bilmesi lâzım olan şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür değil,
büyük günâhtır. Küfre sebep olan sözü, hata ederek, yanılarak veya tevîlli
olarak söyleyenin îmanı ve nikâhı bozulmaz. Yalnız tevbe ve istiğfâr, yani
tecdîd-i îman etmesi ihtiyâtlı olur. Tecdîd-i nikâh lâzım olmaz..."
Câmide cemâatin çok olduğu bir
namazın duasından sonra, imâm efendi, tecdîd-i îmân ve nikâh duasını cemâat ile
birlikte okursa, cemâat birbirlerine şâhit olmuş, nikâhları da tâzelenmiş olur.