11/05/2025 Pazar Köşe yazarı A.U
“O hâl şeytânîdir evlâdım!.."
Tus, yâni Meşhed şehrinde medfun bulunan büyük âlim ve velîlerden Ebû
Alî Farmedî hazretlerinin bir talebesi vardı.
Kendisi yeni evliydi.
Mevsim de kış idi.
Yakacak odun alamamıştı henüz.
Böyle düşünürken evinin önüne bir yük “odunun”
yıkılmış olduğunu hayâl etti. Sonra kalkıp baktı pencereden.
Fakat o da ne?!..
Gözlerine inanamadı.
Gerçekten de bir yük “odun” vardı evinin önünde. Ona
bu iyiliği hocası yapmıştı.
Buna çok sevindi...
Kendi kendine;
"Tamam… Ben artık kemâle geldim. Baksana, olacak
hâdiseler aynen kalbime geliyor. Kerâmet dedikleri şey de bu olsa gerek" diye
düşündü...
Bu düşünce içinde koştu hocasına.
Ona bu hâlini anlatacaktı. Büyük velî, ona şefkatle
bakıp;
“Git, vazîfene devam et” buyurdu.
Delikanlı şaşırdı!
Mübârek zât ona;
“O hâl şeytânîdir evlâdım!.. Tasavvuftan maksat böyle
şeyler değildir. Emir ve yasaklara uymakta titizlik göstermektir. Sen ibâdetten
zevk alabiliyor musun?” buyurdu.
“Pek değil hocam.”
“Günahlar çirkin geliyor mu?”
“Hayır efendim.”
“Bak evlâdım!.. Eğer bu
iki suâle olumlu cevap verseydin, kerâmetten söz edebilirdik. Yoksa insanların
bilmediği şeyleri bilmek, görmediği şeyleri görmek hüner değildir” buyurdu.