11/11/2025 Salı Köşe yazarı A.U
Boğanın boynuzundaki bebek!
Seyyid Ahmed Bedevî hazretlerinin
bir talebesi vardı ki, adı Abdül'âl idi.
Bu dünyâya geldiğinde annesi onu
kundakladı, sonra kucağına alarak, bağa gitmişti.
Olacak bu ya; bitişik bağdan bir
boğa geldi. Ve orada dolaşmaya başladı. Bebeğin yanından geçerken yavrucağın
“kundak bağı”, nasıl olduysa, boğanın boynuzuna takıldı. Bebek, asılı
kaldı.
Annesi görünce bayıldı korkudan!
Köy halkı haber alınca, hemen koştular oraya.
Lâkin boğaya yaklaşmak ne mümkün!
Zîra o kalabalığı görünce daha
hırçınlaşıyor, kuduruyordu âdeta!
O sırada gâipten bir “el”
uzanıp, aldı onu boğanın boynuzundan!
Ve yavaşcacık yere koydu...
Aradan çok seneler geçti.
Abdül'âl büyüyüp, delikanlı oldu.
Ahmed Bedevî hazretlerini tanıdı.
Ve en üstün “talebesi” oldu
hattâ.
Artık bu büyük velîden
ayrılmıyor; bu sebeple de uzun müddet uzak kalıyordu evinden.
Ama anne üzülüyordu!
Zîra oğlunu özlüyordu.
Hattâ sitem ediyordu bu büyük
zâta.
Büyük velî bunu anlayıp, şu
haberi gönderdi ona:
“Vaktiyle, bu oğlun bebekken,
kundak bağı, boğanın boynuzuna takılmıştı da, sonra kurtulunca ne kadar çok
sevinmiştin. O gün, onu oradan biiznillah biz uzanıp almış ve ölümden
kurtarmıştık. Şimdi de âhirette, cehennemden kurtulması için uğraşıyoruz. Niçin
üzülüyorsun, sevinmen lâzım...”
Kadın, bu haberi
aldı ve o mübarek zata olan sevgisi arttı...