14/08/2025 Perşembe Köşe yazarı S.A
Evlât, ya yüz akı olur ya da yüz karası!..
Hayırlı evlât sahibi olabilmek için erkek, saliha bir
hanımla evlenmeli, hanımlar da salih bir erkekle hayatını birleştirmelidir.
Hayırlı evlât yetiştirmek insanın
en büyük gayesi olmalıdır. Mukaddes değerlerimizin muhafazası onlarla
mümkündür. Bizden sonra hayatımızı onlar devam ettireceklerdir. Bizim yerimize
onlar geçecek. Ya bizim yüz akımız veya yüz karamız olacaklardır.
Evlada bırakılacak en kıymetli
miras da, iyi bir terbiye ve güzel bir ahlâktır...
Hayırlı evlât sahibi olabilmek
için erkek, saliha bir hanımla evlenmeli, hanımlar da salih bir erkekle
hayatını birleştirmelidir.
Bir adam çocuklarına demiş ki:
"Yavrularım benim sizde
iyiliklerim çoktur. Siz daha dünyaya gelmeden de size büyük iyilik
yaptım." Çocukları dediler ki:
"Biz dünyaya geldikten sonra
iyiliklerin sayılmayacak kadar çoktur. Yemedin yedirdin, içmedin içirdin, bizi
büyüttün. Biz daha dünyada yokken bizde ne iyiliklerin olabilir?" Baba
şöyle cevap verdi:
"Size saliha bir anne
seçtim. Bu yetmez mi?"
Hayırlı evlâda sahip olabilmek
için, baba ve anne haram lokmalardan sakınmalı, annesi çocuğuna helâl süt
emzirmelidir. Haramdan meydana gelmiş bir bedenden hayır beklemek abes olur...
***
Çocuk dünyaya geldiğinde kulağına
ezan ve ikâmet okunur. Güzel bir isim verilir. Yedi yaşında namaz öğretilir.
Dinimizin bilinmesini emrettiği şeyler ona bildirilir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
"Hepiniz bir sürünün çobanı
gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz
altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz!
Öğretmez iseniz mes'ul olursunuz!" Bir
diğer hadis-i şerifte de;
"Çok Müslüman evlâdı,
babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gireceklerdir. Bunların babaları,
yalnız para kazanmak ve keyif sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri
arkasında koşup, evlâtlarına Müslümanlığı ve Kur'ân-ı kerimi öğretmediler. Ben
böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktırlar" buyurulmaktadır...
Bir adam oğlunun elinden tutar,
Hazreti Ömer'e (radıyallahü anh) gelir. Oğlundan şikâyetçi olur ve;
-Bu evladım beni dinlemiyor, bana
karşı geliyor, cezası ne ise verin, der.
Halife-i Müslimin sorar;
-Sen bu çocuğa dinini öğrettin
mi, Kur'ân-ı kerimi okuttun mu?
O da "hayır" diye cevap
verir, sebebini de şöyle açıklar:
-Ben çiftçiyim sabah erken saatte
tarlaya gider, akşama kadar çalışırım. Eve yorgun dönerim. Çocuğumla
ilgilenecek vakit bulamıyorum.
Bunun üzerine Hazreti Ömer ona;
-Senin
çocuğundan şikâyet etmeye hakkın yoktur. Onun senden şikâyet etmeye hakkı vardır.
Sen çocuğuna tarla kadar da önem vermemişsin, diye azarlar...