16/11/2022 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Onun devrinde fakir kimse yok gibiydi...
Ömer bin Abdülazîz hazretleri
son günlerini yaşıyordu ki, kayınbiraderi ziyâretine geldi.
Halîfenin üstündeki gömleği biraz kirlenmiş gördü.
Çok üzüldü!
Kız kardeşini çağırdı.
Ve kendisine;
“Beyinin
gömleğini yıka!” dedi.
Az daha oturup gitti.
● ● ●
Ertesi gün geldiğinde, gömleğin yıkanmamış olduğunu gördü.
Çok üzülüp;
“Gömleği
yıkamamışsın” dedi.
O, boynunu büktü.
Ve büyük üzüntüyle;
“Şeyy…
yıkayacaktım, ama başka gömleği olmadığı için yıkayamadım” dedi.
● ● ●
Kardeşi bunu duydu.
Başladı ağlamaya!
Öyle ki, gözyaşları yanaklarına aktı!
Hâlbuki halkının hayat seviyeleri yüksekti.
Hattâ zekât vermek için fakîr bulmakta zorluk çekiliyordu o
devirde.
● ● ●
Ömer bin Abdülazîz hazretlerine, öleceğine yakın;
“Ey
Halîfe! Hazîneden kendi ailene bir şeyler vasiyet et” dediler.
Buyurdu ki:
“Hayır bunu
yapamam.”
“Neden efendim?” dediler.
Cevâbında;
“Çocuklarım büyüyünce, ya sâlih olurlar, ya da fâsık, günahkâr. Sâlih olurlarsa ne âlâ, Cenâb-ı Hak onlara yardım eder. Eğer fâsık olurlarsa, onların günah işlemesine yardımcı olamam” buyurdu.