17/07/2025 Perşembe Köşe yazarı V.T
“Biz de kendimizi fıkıh âlimi sanırdık!.."
Yûsuf bin Halîl: “Ne zaman ki İmâm-ı a’zamın meclisine uğradım, sanki
gözümden perde kalktı.."
Ebü’l-Fazl Zerencerî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir.
Buhârâ’nın Zerencer kasabasında, 427 (m. 1036) senesinde doğdu. Şems-ül-eimme
Serahsî ve Şems-ül-eimme Hulvânî’den fıkıh ilmi tahsil etti. Kendi beldesinde
“Küçük Ebû Hanîfe” ismini vermişlerdi. Ortaya çıkan yeni mes’elelerde fetvâ
için kendisine müracaat olunurdu. 512 (m. 1118)’de Buhârâ’da vefât etti.
El-Emâlî ve Menâkıb-ı İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe isimli eserleri vardır.
“Menâkıb-ı İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe” isimli eserinde buyuruyor ki:
İmâm-ı a’zamın ismi, önceki âlimler ve Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından bildirilmiştir. Ebû Hüreyre’nin
(radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz buyurdular
ki; “Ümmetimde Nu’mân isminde, Ebû Hanîfe künyesinde bir zât vardır. O,
ümmetimin ışığıdır.” (Bunu üç kere tekrar ettiler.) Hazreti Ali Kûfe’de buyurdu
ki: “Size, şehrimiz olan Kûfe’den çıkacak, Kur’ân ilimlerinde yüksek, kalbi
ilim ve hikmetle dolu, Ebû Hanîfe künyesinde bir zâtı bildiriyorum. Âhır
zamanda bir kavim, Râfizîlerin Hazreti Ebû Bekr ve Hazreti Ömer’e düşmanlıkları
sebebiyle helak olmaları gibi, ona düşman olarak helak olurlar.”
İbrâhim Nehâî, Hammâd bin Ebî Süleymân’a buyurdu ki:
“Ebû Hanîfe’ye yetişirsen, benden ona selâm söyle.” Bundan sonra da Ebû
Hanîfe’yi methetti.
İmam-ı a’zam hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan dört kişiyi
gördüğü için Tâbiîndendir. Bunlar, Abdullah bin Ceza ez-Zebîdî, Enes bin Mâlik,
Abdullah bin Ebî Evfâ ve Ebü’t-Tufeyl Amir bin Vâsıle’dir (radıyallahü anhüm).
İmâm-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki: “95 yılında
hacca gittim. Orada Mescid-i haramda Resûlullahın Eshâbından Abdullah bin Ceza
ez-Zebîdî (radıyallahü anh) ile karşılaştım. Buyurdu ki: Resûlullahtan
işittim ki, (Kim Allahın dininde fakîh olursa, Allahü teâlâ ona bütün işlerinde
kâfidir. Ona ummadığı yerden rızık verir) buyurdu.
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) ise, 95
senesinde Basra’da gördüm. Buyurdu ki; Resûlullahtan işittim ki, “İlim
öğrenmek, her Müslümana farzdır” ve “Hayra delâlet eden, hayrı yapan gibidir”
buyurdu.
Mis’âr bin Kedâm hazretleri buyurdu ki: “İmâm-ı
a’zamla beraber ilim taleb ettik. O bizi geçti. Onunla zühd taleb ettik yine
bizi geçti. Onunla kelâm taleb ettik. Burada da bizi geçti.”
Yûsuf bin Halîl hazretleri diyor
ki; “Biz kendimizi fıkıh âlimi sanır ve meclis kurardık. Ne zaman ki İmâm-ı
a’zamın meclisine uğradım, sanki gözümden perde kalktı da gerçek fıkıh âliminin
kim olduğunu anladım.”