17/08/2025 Pazar Köşe yazarı A.U
Kalbi nurlandıran lokma!..
Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.
Hindistan'da yaşadı.
Yüz yaşına gelince, Ecmir’de vefât etti...
Babası vefât edince, bir “üzüm bağı” miras kaldı
kendisine. Bir gün bu bağda oturuyordu...
Bir Hak âşığı geldi.
O zâta hürmetinden, fırlayıp kalktı hemen. Elini öpüp
gölge bir yere oturttu. En güzel üzümlerden toplayıp ikrâm etti.
Ancak O, hiç rağbet etmedi üzümlere.
İç cebinden çıkardığı kuru ekmekten yedi.
Genç Muînüddîn çok sevmişti bu zâtı.
İçi ısınmıştı ona. O sevimli zât yediği “kuru
ekmek”ten Muînüddîn'in ağzına da bir “lokma” koydu.
Ne olduysa o an oldu.
Muînüddînin kalbi “nurla” doldu.
Yâni “dünyâ sevgisi” çıkıp “Allah sevgisi” girdi
yerine.
Muînüddîn “Bana ne oldu?" diye düşünürken
göremedi o zâtı bir daha. Kaybolmuştu gözden.
O günden îtibâren bir mürşit aramaya başladı.
Bir gün Osmân-ı Hârûnî hazretlerini gördü.
Yirmi yıl hizmet etti ona.
O da onu yetiştirip verdi icâzetini.
O esnâda bir “kerpiç” duruyordu önlerinde.
Hocasının emriyle onu eline alınca “altın” oldu bir
anda.
Hocası bunu görüp;
“Senin işin tamamdır.
Sen de başkalarını yetiştir!” buyurdu.