18/03/2025 Salı Köşe yazarı V.T
Allahü teâlâ, isrâf edenleri sevmez!
İsrâfın harâm olduğu muhakkaktır. Kalbin hastalığıdır. Kötü bir
huydur.
İbn-i Şübrime hazretleri Tabiînden olup, Irak-Kûfe’de
yetişen hadîs ve fıkıh âlimlerinin üstünlerindendir. 72 (m. 691) senesinde
doğdu. 144 (m. 761) senesinde vefât etti. Kûfe’de yaşamıştır. Ebû Cafer
tarafından oraya kadı olarak tayin edilmiştir.
İbn-i Şübrime; çevresi ile devamlı iyi geçinir, onlara
her işlerinde yardımcı olur ve ihtiyâçlarını karşılardı. Bir gün çok yakın
arkadaşlarından birinin ihtiyâcını temin etti. Arkadaşı bu yardımın karşılığı
olarak çok kıymetli bir hediye getirerek kendisine vermek istedi. İbn-i Şübrime
arkadaşına: “Hediyeni almış gibi oldum. Bu getirdiğin hediyeyi geri alırsan
beni çok sevindirirsin. Allahü teâlâ seni mükafatlandırsın. Güvendiğin
dostlarına bir işin düştüğünde, dostun işi yapmadığı ve ona elinde bulunan
bütün imkânı ile sarılmadığı zaman, sanki cenâze namazı kılar gibi abdest al ve
dört tekbir getir. Sonra onu ölülerden say” dedi.
Bir dersinde buyurdu ki:
İsrâfın harâm olduğu muhakkaktır. Kalbin hastalığıdır.
Kötü bir huydur. Dînimizin, hasîsliği, cimriliği, isrâftan dahâ çok kötülemesi,
isrâfın cimrilik kadar kötü olmadığını göstermez. Hasîsliğin dahâ çok
kötülenmesi, insanların çoğu yaratılıştan, mal biriktirmeyi sevdiği içindir.
Bunun gibi, âlimlerimiz, idrârın şaraptan dahâ pis ve dahâ çok harâm olduğunu söyledikleri
hâlde, dînimiz bevli, şarap kadar kötülememiş, şarap içenlere, had denilen
seksen sopa vurulması emredildiği hâlde, bevl için, had emredilmemişdir. Çünkü
insanlar şarap içmeye düşkün oluyor. İdrâr içmek ise, kimsenin hâtırına
gelmiyor.
İsrâfın kötülüğünü göstermek için,
Allahü teâlânın, (İsrâf etmeyiniz! Allahü teâlâ, isrâf edenleri sevmez) meâlindeki
kelâmı yetişir. İsrâ sûresindeki âyet-i kerîmede de meâlen, (Tebzîr
etme! Tebzîr edenler, şeytânların kardeşleridir) buyuruyor. Şeytânın
kardeşi de, şeytân olur. Şeytân isminden dahâ kötü bir isim yoktur. İsrâfı,
bundan dahâ çok kötüleyen bir şey düşünülemez. Allahü teâlâ, mallarını isrâf
edenlere bir şey vermeyiniz diye emrederken, bunları en kötü bir isim ile
adlandırıyor. Nisâ sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen, (Mallarınızı
sefîhlere, alçaklara vermeyiniz!) buyuruyor. Kur’ân-ı kerîmde
Firavun'u kötülerken, (O, isrâf edenlerden idi) buyuruyor. Lût
aleyhisselâmın kavmini de, (Belki siz, isrâf eden kavimsiniz!) diye
kötülüyor.