18/08/2025 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Yeryüzündeki İslam devletleri
İslâmiyet, hiç şüphesiz yeryüzünde en çok devlet
kurulmasına vesîle olmuş bir dîndir. Dünyâda şu anda 57 Müslümân ülke
vardır...
Bilindiği üzere, Asr-ı saâdetten
beri, İslâm târihi boyunca, Anadolu’da, yakın komşularımızın bulunduğu yerlerde
ve dünyânın diğer ülkelerinde birçok İslâm devleti kurulmuştur. Anadolu’da kurulan
[25 devlet]; Irâk, Sûriye ve Mısır’da kurulan [11 devlet]; Arabistân
Yarımadasında kurulan [6 devlet]; İspanya ve Kuzey
Afrika’da kurulan [13 devlet]; Batı ve Orta Afrika’da kurulan
[16 devlet]; Îrân, Kırım, Orta Asya, Afganistân ve Hint
Yarımadası’nda kurulan [50 devlet] var.
Dünyâda şu anda 57 Müslümân ülke
var; bunlar, 24-25 milyon km2 toprak üzerinde, 1,5 milyardan fazla nüfûsa
sâhip, hem de genç bir nüfûs, yer altı kaynakları da çok güçlü; ama maalesef
zulüm, acı, ıstırap, gözyaşları ve istikrârsızlıklarla dolu bir âlem
durumundadırlar.
Malûm olduğu üzere, Söğüt ve
Domaniç yaylalarına 400 çadır hâlinde yerleşen bir aşîretten (Oğuzların Kayı
Boyundan), Beylik, Hânlık, Devlet, Cihân İmparatorluğu, hattâ Hilâfet Merkezi
meydâna getirilmiştir.
Burada Batılı bir ilim
adamının, Fransız târihçi Grengur’un sözünü nakletmekte fayda
görüyorum: O, “Bu yeni İmparatorluğun (Osmânlı Devletinin) teessüsü
(kurulması), beşer (insanlık) târihinin en büyük ve en hayrete değer
(şaşılacak) vak’alarından biridir” demiştir.
Türklere karşı, Selçûklular
zamanında 8 Haçlı seferi yapılmış; Osmânlı Devletini parçalamak için de 100
proje yapılmıştır. Avrupa’da bir kimse
için, “Türk oldu” dediklerinde, onun Müslümân olduğunu
kasdediyorlardı. Yakın zamanda yaptığımız Balkan seyâhatinde de, bunu yakînen
gördük.
Maalesef dünyâdaki bütün kâfirler
birleşerek, 1299’da kurulan, 1453’ten itibâren Cihân İmparatorluğu olan ve
1517’den itibâren de bütün İslâm âleminde Hilâfeti üstlenen, 624 senelik
iktidârlarının 322 senesinde dünyânın yegâne hâkimi olan Osmânlı Devletini
paramparça etmişlerdir.
Bilindiği üzere, Halîfelik
Osmânlı Devletine geçtiğinde, Mısır, Şâm (Sûriye), Irâk, Filistîn,
Hicâz ve Yemen; Osmânlı hudûduna dâhil olmuş, 4 asırdan fazla, buralar
Ehl-i Sünnet i’tikâdında Müslümânlar olarak yaşamışlardır.
Fâtih’ten 200 sene sonra
gelen Fransız târihçi Gıyah’ın, Osmânlı Devleti ve Fâtih hakkındaki
şu sözü çok ibret vericidir:
“Bütün dünyâ Hıristiyânlarının, 'Yeryüzüne
bir daha Fâtih Sultân Mehmed Hân gibi bir hükümdâr gelmesin ve başka fâtihler
doğmasın' diye temennî ve duâ etmeleri gerekir.”
“Muhammed el-Fâtih” isimli Arabî kitâbın yazarı Dr. Sâlim
er-Reşîdî ise: “Buna karşılık, her Müslümânın, Müslümânlara
yeniden Fâtih Sultân Mehmed Hân gibi dâhî ve güçlü şahsiyetler nasip etmesini
Allahü teâlâdan istemeleri gerekir” demiştir.
Son zamanlarda, ortalığa, “İslâm
dînine veya Müslümânlara karşı duyulan düşmânlık, kin ve nefret” manâsına
gelen bir “İslamofobi = İslâm korkusu” terimi çıktı.
Hâlbuki
İslâmiyet barış dînidir. “Müslümân da, dilinden ve elinden, hem
Müslümânların, hem de gayr-i müslimlerin sâlim, emîn oldukları kimsedir.”