19/08/2025 Salı Köşe yazarı R.A
Türk milletinin zaferlerindeki sır!
Müslümânları, harp meydânlarında, zaferlerden
zaferlere koşturan biricik arzû; âhirette şehîdlere verilecek sonsuz
nîmetlere îmân etmeleridir!..
Gerek “Mukaddes İslâm”
târihinde, gerekse şanlı “Türk Milleti”nin târihinde, târihe
altın harflerle yazılmış pekçok “Zafer” vardır.
Bu zaferlerdeki başarıların
sırrını, aslında bir cümlede özetlemek mümkündür; o da, Müslümânların “ölürsem
sehîd, kalırsam gâzîyim” düstûruyla hareket etmeleri; gencinin ve
yaşlısının gözlerini kırpmadan, aynı heyecânla âdeta ölüme koşmalarıdır.
Müslümânları, asırlar boyu, harp
meydânlarında, zaferlerden zaferlere koşturan biricik arzû; âhirette
şehîdlere verilecek sonsuz nîmetlere îmân etmeleri ve bunlara kavuşmak için cân
atmalarıdır. Dünyânın fânîliğine, âhirette Cennetin ve nîmetlerinin
sonsuzluğuna yakîn derecede îmân eden Müslümânlar, şehîd olmaktan büyük
bir haz, zevk duymuşlardır. Harp meydânlarında kahramânca dövüşen ve
düşmândan yılmayan Müslümân askerler, şehîd olmak arzûsuyla yanıp tutuşmuşlar
ve düşmândan aslâ yüz çevirmemişlerdir.
İslâm târihinden, Hâlid bin Zeyd
Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (radıyallahü anh), 83
yaşında İstanbul’un fethine gelmesi; Kıbrıs-Larnaka’da medfûn “Hala
Sultân” diye anılan, Sevgili Peygamberimizin süt teyzesi Ümm-i
Hırâm’ın (radıyallahü anhâ), 86 yaşında Kıbrıs seferine katılması; Osmânlı
târihinden ise, Alasonya kahramânı Hâfız Abdülezel Paşa’nın, yine 86
yaşında kendini ata bağlatarak ordunun en önünde harbe gitmesi gibi, daha
yüzlercesini sayabileceğimiz misâller dillere destândır ve doğrusu onların bu
fedâkârlıkları insan hafsalasını zorlamaktadır.
Bütün kâmil Müslümânların, samîmî
bir şekilde arzû ettikleri şehîdlik mertebesinin fazîleti, yüceliği
hakkında pekçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf vardır. [Burada, seçerek,
sâdece 3 âyet-i kerîme ve 3 hadîs-i şerîfin meâlini vermekle yetinelim.]
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde
buyuruyor ki:
“And olsun, eğer siz, Allah
yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bir bağışlama ve esirgemesi, onların
toplayacakları dünyâ menfaatlerinden elbette daha hayırlıdır. And olsun, eğer
ölür veya Allah yolunda öldürülürseniz, muhakkak ki, Allah’ın huzûrunda
toplanacak, hesâba çekileceksiniz.” (Âl-i
İmrân, 157-158)
“Allah katında
öldürülenleri, sakın ölüler sanma. Doğrusu onlar Rableri katında diridirler,
Cennet meyvelerinden rızıklanırlar. Onlar, Allah’ın kendilerine verdiği
ihsândan (şehîdlik rütbesinden) dolayı neş’eli hâldedirler…” (Âl-i İmrân, 169-170)
“Kim Allah’a ve Peygambere itâat
ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nîmetler verdiği Peygamberlerle,
Sıddîklarla, Şehîdlerle ve Sâlihlerle [İyi Kimselerle, Velîlerle]
berâberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.” (Nisâ,
69)
Peygamber Efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuşlardır:
“Allahü teâlâ, şehîdin, kul
borcundan başka bütün günâhlarını affeder.”
“Allah yolunda şehîd olmayı
gönülden isteyen kimse, şehîd olmasa dahî, şehîdlik sevâbına nâil olur.”
“[Bir
Müslümân] malının yanında; kanını, dînini, ehlini korumak uğrunda öldürülürse
şehîddir.”