24/08/2025 Pazar Köşe yazarı S.K
İnsan, bu dünyada bir yolcudur...
Bu dünya, insanoğlu için bir konaktır. Bu geçici varlık, bir
görünüştür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte, geçip gitmektedir.
İnsan dünyada, ahiret yolcusudur. Dünyaya ebedî kalmak
için değil, ömür bitince ahirete gitmek için gelmiştir. Allahü teâlâ, insanı
hayatı boyunca, dünyada durdurur. İnsan belli olan eceli gelinceye kadar ve
rızkı tükeninceye kadar ve ezelde takdir edilmiş olan amelleri bitinceye kadar,
dünyada durur. Vakti saati gelince dünyadan ayrılır. Dünyadaki ameline,
yaşayışına göre ahirette muamele görür. Onun için insan, ölüm gelmeden önce
dünyada Allahü teâlânın rızasına uygun yaşamaya çalışmalıdır...
Büyük İslam âlimi Seyyid Abdülhakîm Arvasi
“rahmetullahi aleyh” (Sefer-i âhıret) adındaki eserinde şöyle
buyurmaktadır: “Îmânı olan ve aklı olan ve bâliğ olan erkek ve kadınlara, (Mükellef)
denir. Mükellef olanların, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Çünkü, ölümü çok
hatırlamak, emirlere sarılmaya ve günahlardan sakınmaya sebep olur. Haram
işlemeye cesareti azaltır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu
ki: (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız!)
Evliyadan bazısı, her gün ölümü hatırlamayı âdet
edinmişti. Muhammed Behâeddîn-i Buhârî “kuddise sirruh” her
gün yirmi kerre, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü...
Ölmek, yok olmak değildir. Ölüm ruhun, bedenden
ayrılmasıdır. İnsanın bir hâlden başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, bir eve
göç etmektir. Ömer bin Abdülaziz “rahmetullahi aleyh” buyurdu
ki: (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir
evden, bir eve göç edersiniz!)
Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefeste belli olur.
Bir insan, bu nimete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsanları başlar. Bu ânda,
elbette sevinir. Saadet sâhibi o kimsedir ki, Azrâîl “aleyhisselâm”
gelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun.
Büyük devlete, nimete erişiyorsun!) der. Böyle kimseye, bundan daha şerefli
bir gün yoktur.
Bu dünya, bir konaktır. Bu geçici varlık, bir
görünüştür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte, geçip gitmektedir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.) Dünya
hayatı, rüya gibidir. Ölüm uyandırıp rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır.
Can vermek acısı, dünya acılarının hepsinden daha
acıdır. Fakat, ahiret azaplarının hepsinden daha hafiftir. Mümin, ruhunu teslim
edeceği vakit, rahmet meleklerini, Cennet nimetlerini görüp, onların zevki ile,
can verme acısını duymaz. Ruhu, tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar.
Nimetlere kavuşur...
Her Müslümanın, ölüme hazırlanması
lâzımdır. Bunun için de, tövbe etmelidir. Kul hakkı altında kalmamaya
dikkat etmelidir. Yani, hakları sahiplerine verip helalleşmelidir. Allahü
teâlânın emirlerine uymalı, İslam’ın beş şartını yerine getirmelidir. Bunu
yapan insan ebedî saadete kavuşur.