"Suyumuzdan içen şifâ bulur"

02/09/2019 Pazartesi Köşe yazarı A.U

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri zamanında Bağdat'ta bir “tâun hastalığı” yayılmıştı.

Çok üzülüyorlardı!

Gavs-ül âzama gelip;

“Efendim, bize bir yol gösterin, mahvolduk!” dediler.

Büyük velî, onlara;

“Bu illetin şifâsı, bizim medresemizin önündeki otlarda vardır” buyurdu.

Gerçekten şifâ oldu.

Ancak otlar tez bitti.

Tekrardan gelip;

“Efendim, otlar iyi geldi. Ama maalesef ahâlinin hepsine kâfi gelmedi, şimdi ne yapalım? dediler

Buyurdu ki:

“Avlumuzdaki çeşme suyunu içenler de şifâya kavuşurlar.”

Gerçekten öyle oldu.

O sudan kim içdiyse, şifâ buldu (tâun)dan.

● ● ●

O devirde Mısır'da bir kişi vardı.

Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini çok seviyor, nûrlu yüzünü görmeyi çok istiyordu.

Bir gün çıktı Mısır'dan.

Bağdat'a geldi.

Ama kendisine dediler ki:

“Gavs-ül âzam vefât etti”.

Adam çok üzüldü!

Âdeta içi yandı.

Bu hüzünle nûrlu kabrine vardı.

Ve edeple oturdu.

Gözlerini kapadı.

Mübârek rûhuna “Fâtiha” okuyordu ki, biri tuttu elini.

Hemen gözünü açtığında,

Bu Velî’yi gördü yanında.

Büyük velî o kimseyi talebeliğe kabul etti.

Tez zamanda irşâd etti.

Ve icâzet verdi o kişiye.

Adam bir anda (mürşid-i kâmil) oldu.

Ve Allah'ın kullarını irşâda başladı...