Ayasofya, fethin sembolüdür

04/08/2020 Salı Köşe yazarı R.A

Sultân Mehmed Hân, İstanbul’u fethettiğinde, fethin sembolü olarak en büyük kilisesi olan Ayasofya’yı câmiye çevirmiştir...

 

 

Ebul-fetih Sultân Mehmed Hân, İstanbul’u fethettiğinde, fethin sembolü olarak sâdece en büyük kilisesi olan Ayasofya’yı câmiye çevirmiş, diğer kiliselerin hiçbirisine dokunmamıştır. O kutlu fetihten sonra, hiçbir Hıristiyâna da zulmedilmemiştir. Ecdâdından bu ahlâkı tevârüs eden Türk Devleti yetkilileri, bugün de, kiliselere dokunmuyor, hattâ tamîrâtını yapıyor, Hıristiyân vakıfların mülklerini iâde ediyor.

1934 yılında Ayasofya Câmii'nin müzeye çevrilmesiyle ilgili karârnâme hakkında bazı târihçilerin, ilim adamlarının, hukukçuların yaptıkları açıklamaları, burada hiç mevzû-i bahis etmeye bile lüzum yok.

Burada sâdece şu konu ele alınsa kâfidir: Bu külliyye, bir vakfın, husûsî (özel) mülküdür. Bu vakıf eseri üzerinde, herhangi bir Bakanın, Başbakan’ın, Bakanlar Kurulu’nun ve Cumhurbaşkanının yetkisi olmadığı gibi, Vâkıfın (Vakfedenin) çocuklarının, vârislerin hiçbirisinin, vakfedildiği maksat dışında kullanma yetkileri de yoktur.

Dünyâda hiçbir güç, hukûken, bunu vakfedildiği maksattan çıkaramaz. Bugüne kadar hukûksuzluk, hattâ vakfın gasbı muâmelesi devam etmiş, hiçbir aklı başında hukûk adamı bunu tasvip ve tasdîk etmemiştir.

Şimdi biraz, 24 Temmuz’daki târihî açılıştan bahsedelim:

Câmiin ismi, giriş kısmına, “Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi” şeklinde Osmânlıca, latin harfleriyle Türkçe, İngilizce ve Arapça olmak üzere 4 sıra hâlinde yazılmıştır.

Cuma günü sâat 10.00’da câmi-i şerîfin 4 minâresinden salâlar (salevât-ı şerîfe), tekbîr ve tehlîller okunmasıyla merâsim başlamış, câmiin içinde, Türkiye’nin en seçkin hâfızları tarafından Kur’ân-ı kerîm okunmuştur. [1. Cüz, Kehf, Meryem, Yâsîn, Fetih sûreleri ve kısa sûreler (İhlâs, Felak, Nâs, Fâtiha, Bakara sûresinin birinci sayfası okunmuştur. Okuyanların içinde kurrâ hâfızlar, Kur’ân-ı kerîmi güzel okuma yarışmalarında dünyâ birincisi olan hâfızlar da var. Fatiha ile Bakara sûresinin başını Cumhurbaşkanı okumuştur. Kehf sûresinde Hazret-i Mûsâ (aleyhisselâm)ın, Meryem sûresinde de Hazret-i Îsâ (aleyhisselâm)ın mevzu-i bahis edildiğini de dikkatlerinize sunmak isterim.]

Açılış için tâ Amerika’dan, Avrupa’dan, Asya’dan, Afrika’dan, dünyanın her yerinden gelen yerli ve yabancı Müslümânlar oldu. Çocuk, genç, yaşlı, erkek ve kadın o insanların aşkla-şevkle, heyecânla, büyük bir sevinçle, Câmiye doğru koşuşturmaları görülmeye değerdi. Türkiye’nin bütün vilâyetlerinden gelen vatandaşlarımız vardı. Türk ve dünyâ basını da târihî açışılışı takip ettiler ve canlı yayınlar yaptılar.

Cuma namazı öncesinde, Kur’ân-ı kerîm kırâatinden sonra, önceden yapılan hatm-i şerîflerin ve orada okunan sûre-i celîle ve âyet-i kerîmelerin duâsını D. İ. B. Prof. Dr. Ali Erbaş  yaptı; hutbeyi o okudu; minbere, târihî geleneğe uyarak, minberin üzerine çekilen 2 yeşil sancak altında, elinde fethin sembolü olan kılıçla çıktı, namazı da o kıldırdı; 1. rek’atte Fetih sûresinin 1. sayfasından 9 âyet, 2. rek’atte de aynı sûrenin sonlarından 2 âyet-i celîle okumuştur. [İnşâallah bu konuya, öbür hafta da devâm edelim.]