"Ebedi olan şeyler için endişe etmeli!"

06/10/2019 Pazar Köşe yazarı V.T

“Bilmelisin ki, evindeki atların, hizmetçilerin, dinarların ve dirhemlerin bir gün senden alınacak."

 

Mahmûd Nasîruddîn Çırağ hazretleri Hindistan’da yetişen Çeştiyye evliyâsının büyüklerinden olup, Nizâmüddîn Evliyâ’dan gelen Çeştiyye yolunun son halîfesidir. Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletindeki Bara Banki’de doğdu. 757 (m. 1356)’da vefât etti.

Nasîruddîn Mahmûd’a, “Dervişlerin hâli nedendir ve nasıldır?” diye sorulunca, buyurdu ki: “Hâl, doğru amellerin neticesindendir. Amel iki kısımdır. Biri beden ile olan amel olup; herkesin malûmudur. Diğeri kalbin amelidir. Buna murâkabe derler. Murâkabe, kalbinde Allahü teâlânın seni gördüğü ve sana baktığı düşüncesini dâima bulundurmandır. Önce nûrlar, rûhlara inerler. Sonra onun eseri kalblerde, ondan sonra bedende zâhir olur. Beden, kalbe tâbidir. Kalb harekete gelince, beden de hareketlenir. Eğer derviş aç uyur, gece yarısında kalkar ibâdetle meşgul olur ve kalbi hiçbir şeye bağlamaz ise, nûrların rûhlara inişini müşâhede eder. İsterse şimdi bir kimse gitsin kalbinden bütün düşünceleri çıkarsın, mücâhedeyi seçsin bu hâller ona hâsıl olur. Bunda şüphe yoktur.” Sonra şu beyti okudu: “Eğer kusur varsa, oluyor gözden./Yoksa, yârim gizli değil kimseden.”

Sultânın memurlarından olan bir talebesine buyurdu ki: “Bilmelisin ki, evindeki atların, hizmetçilerin, dinarların ve dirhemlerin bir gün senden alınacak. O hâlde, ilâhî irâde ile elinden alınacak şeyler için niye endişe ediyorsun? Onlar için endişe etmek faydasız değil mi? Ebedi olan şeyler için endişe etmelisin. Gözlerimizin önünden kimlerin geçtiğini ve onlardan kaç tanesinin göçüp gittiğini iyice düşünmelisin. Onlar bizden öndeydiler ve bizden önden gittiler.”

Bu mübarek zat buyurdu ki: “Tâlib, Hak yoluna girdiği zaman, kollarını sıvamalı, paçalarını kıvırmalı ve saçını tıraş etmelidir. Kollarını sıvaması, Allahü teâlâdan başka kimseden yardım istememesi için kollarını kesmesi demektir. Paçalarını kıvırması, kötü ve kötülük tehlikesi olan yerlere gitmemesi için ayaklarını kesmesi manasına gelir. Başını tıraş etmesi ise ilâhî aşk yolunda ondan İslâm dinine karşı hiçbir şey çıkmaması demektir.”

Mahmûd Nasîruddîn hazretlerinin vefâtı yaklaştığı sırada, talebeleri, kendi yerine manevî bir halef tayin edilmesi zarûretini arz ettiler. “Korkarım ki, hiçbiriniz diğerinin yükünü omuzlarında taşıyamazsınız” buyurdu. Bu açıkça, halife tayin etmeyeceğini bildirmekti. Daha sonra, hocasından kendisine geçen bu yolun emânetlerini de kendisi ile gömülmesini istedi.