"İnsanlar rızıklarını arar rızık da insanları!.."

15/02/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.D

"Hiç kimse rızkını bitirmeyince ölmez. Kimse kimsenin rızkını yiyemez, çünkü üzerinde onun ismi yazılı değil!"

 

 

Sebepler âleminde yaşıyoruz... Allahü teâlâ, kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, hasta olmamak için önceden tedbir almayı, çocuk sahibi olmak için evlenmeyi, hasta olunca ilâç kullanmayı, görebilmek için ışığı sebep kılmıştır. Sebebi, istenilen şeye kavuşmak için bir kapı gibi yaratmıştır. Bir şeyin hâsıl olmasına sebep olan şeyi yapmayıp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, bu, akla ve dîne uygun değildir. Allahü teâlâ, insanların, ihtiyaçlarına kavuşmak için, bu sebeplere yapışma kapısını yaratmış ve açık bırakmıştır. Onu kapamak uygun olmayıp, insanların vazîfesi kapıya gidip beklemektir...

Mûsâ aleyhisselâm hastalanmıştı. İlâcını söylediler. "İlâç istemem, Allahü teâlâ şifasını verir" diyerek tavsiye edilen en tesirli ilâcı kullanmadı. O zaman Allahü teâlâ;

(İlâç kullanmazsan şifâ ihsan etmem!) buyurdu. İlâcı içip iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Allahü teâlâ;

(Sen, tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek mi istiyorsun? İlâçlara faydalı tesirleri veren kimdir? Elbette tesirleri yaratan benim) buyurdu.

Görülüyor ki, tabibe gitmeli, ilâç kullanmalıdır. Fakat, doktora ve ilâca güvenmemeli, şifâyı Allahü teâlâdan istemelidir. İlâç içip de iyi olmayan, ameliyat masalarında kalıp can veren az değildir.

Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki:

(Bir kimse Allahü teâlâya tevekkül ederse, Allahü teâlâ ona kâfidir.)

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyuruldu:

(Eğer Allahü teâlâya hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç kalkıp, akşam tok dönen kuşlar gibi sizi de rızıklandırırdı.)

Âlimlerden birine "Hep ibâdetle meşgul oluyorsun, ne yiyip ne içiyorsun?" dediler. O da, dişlerini gösterdi. Yâni "Değirmeni yapan suyunu gönderir" demek istedi. Çünkü rızıkları Allahü teâlânın gönderdiğine inancı tamdı. Nitekim, Hûd sûresinde buyuruldu ki: (Yeryüzündeki her canlının rızkını, Allahü teâlâ, elbette gönderir.)

Birisi, Veysel Karânî hazretlerine, "Nereye yerleşeyim?" diye sorunca, O da, "Şam'a yerleş!" buyurdu. Soran, "Acaba Şam'da geçim nasıldır?" deyince Veysel Karânî hazretleri, "Rızıklarından endişe eden kalplere yazıklar olsun. Bunlara nasîhat fayda etmez" buyurdu.

Hüseyin Hilmi Işık (kuddîse sirrûh) buyurdu ki: "İnsanlar rızık arar, ama rızık da onları arar. Dolayısıyla hiç kimse rızkını bitirmeyince ölmez. Hiç kimse, hiç kimsenin rızkını yiyemez. Neden? Üzerinde ismi yazılı değil çünkü. Herkes kendi ismi yazılı olanı yiyebilir."

Bugünkü yazımızı Seyyid Abdülhakîm Arvasî hazretlerinin şu güzel sözüyle bitirelim:

"Şaşarım insanların hâline! Geçimi maaştan, şifayı ilaçtan bilirler!.."