Talebenin riâyet etmesi gerekenler

17/12/2019 Salı Köşe yazarı V.T

Talebenin riâyet etmesi gereken âdâpların ilki; nefsi, kötü ahlâk ve huylardan temizlemektir.

 

İlmüddîn Ali Sehâvî hazretleri tefsir, hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. 558 (m. 1163) senesinde Sehâ’da doğdu. 643 (m. 1245)’de Şam’da vefât etti. İlim tahsilini tamamladıktan sonra Şam'a gitti. Orada kırk seneden fazla ders verdi. 

Buyurdu ki:

Talebenin riâyet etmesi gereken âdâb: İlki; nefsi, kötü ahlâk ve huylardan temizlemektir. Çünkü ilim öğrenmek, kalbi imâr etmekle olur. Âzâların vazîfesi olan namaz, nasıl necâsetten temiz olmadan olmuyorsa, bâtınî ibâdet ve kalbin ilim ile tamiri de ancak kalbi her türlü kötü sıfat ve vasıflardan, fenâ huylardan temizledikten sonra olur. Bu temizlik, hem zâhirî hem de bâtınî temizliği içine almaktadır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Müşrikler pistir” buyurdu (Tevbe-28). Demek ki, pislik ve temizlik, yalnız dışa bağlı değil, kalb ile de alâkalıdır. Çünkü müşrikler, yeni hamamdan çıkmış ve temiz elbise giymiş olması bakımından temiz olabilir. Fakat onların cevherleri, yani kalpleri şirk pisliği ile kirlenmiştir. Necâset, nefret edilen ve kendisinden uzaklaşılan bir şey olduğuna göre, şirk pisliklerinden kaçmak daha mühimdir. Çünkü bâtın pisliği, âhirette insanı helâke götürür.

İkincisi: Dünyâ meşgûliyetlerinden alâkayı kesmektir. Çünkü dünyâ meşgûliyetleri, insanı ilimden alıkoyar. İnsan, bir anda iki şeyle meşgul olamaz. Çünkü Allahü teâlâ, onda iki kalp yaratmamıştır. Düşünce dağılınca, hakîkatleri idrâk etmek zorlaşır.

Üçüncüsü: Hocaya karşı kibirli olmamak ve ona ukelâlık etmemektir. Bilhassa hastanın tabibe teslim olduğu gibi, hocaya teslim olmak lâzımdır. Sonra talebe hocasının yanında sükût ve teslimiyet üzere olmalıdır. Kısacası kendi görüşüne itibâr etmeyip, hocasının görüşüne bağlı kalmalıdır. Eğer bilinmeyen, anlaşılmayan bir şey sorulacaksa, hocanın izni ile sormalıdır. Fakat anlayamayacağı, kavrayamayacağı şeyleri sormamalıdır. Çünkü hoca, talebesinin durumunu ve anlatılacak şeyin zamanını daha iyi bilir.

Dördüncüsü: Daha ilmin başında, ister dünyevî ister uhrevî olsun, âlimlerin ihtilâflarına kulak asmamalıdır. Çünkü bu, zihni zorlar. Doğru düşünceden uzaklaştırır. Meseleleri idrâk edemez. Bunun için ilk iş, hocasının kabul ettiği doğru yolu iyice anlamak ve ondan sonra, diğer mezheb ve şüpheli şeyleri araştırmaktır. Eğer hocası Ehl-i sünnet bir mezhebe bağlı olmayıp, gelişigüzel her mezhebden ve aralarındaki ayrılıklardan bahsederse, ondan vazgeçsin. Çünkü onun sapıtması, doğru yolu göstermesinden çok olur!..