Kabir ehlini iyi veya kötü hâlde görmek...

18/01/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T

"Ölüleri iyi veya kötü hâlde görmek, bazı kullara ihsân edilen kerâmettir."

 

Nâsıhuddîn el-Ensârî hazretleri Hanbelî fıkıh âlimidir. 554 (m. 1159)’da Şam’da doğdu. Ensardan Sa'd bin Ubâde'nin (radıyallahü anh) soyundandır. İlk tahsilinden sonra Kahire, Bağdat ve Ha­remeyn gibi ilim merkezinde Hanbelî fıkhı tahsil etti. Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin 583 (1187)’de Ku­düs'ü fethinde hazır bulundu. 634'te (m. 1236) Şam’da vefat etti.

Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:

"Ölüleri iyi veya kötü hâlde görmek, cenâb-ı Hakkın bazı kullarına ihsân ettiği bir keşiftir, kerâmettir. Dirilere müjde vermek, vaaz olmak, yahut ölüler için hayırlı bir iş yapılmasına, borçlarının ödenmesine yaraması içindir. Ölüleri görmek daha çok rüyâda olmaktadır. Uyanık iken görenler de vardır. Evliyâ için, hâl sahipleri için kerâmettir. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: 

Ölülerin İlliyyîndeki veya Siccîndeki rûhları, ara sıra yani Allahü teâlâ dileyince, mezârlarındaki cesedlerine red olunurlar, gönderilirler. En çok cuma geceleri böyle olur. Birbirleri ile buluşurlar, konuşurlar. Cennetlik olanlar, nimetlere kavuşur. Azâb görecekler, azâb olunurlar. Rûhlar, İlliyyînde veya Siccînde iken, cesed olmaksızın da, nimetlenir ve azâb çekerler. Kabirde ise, rûh ve cesed birlikte nimetlenir. Yahut azâblanır.”

Kitâb-ür-rûh kitabında diyor ki: “Bu yazılardan anlaşılıyor ki, rûhun hâli kuvvetli ve zayıf, büyük ve küçük olduğuna göre değişmektedir. Büyük rûhlar için olanlar, başka rûhlar için olmaz. Dünyâda da rûhların; kuvvetli, zayıf süratli olduklarına göre, başka başka hâlleri olduğu bilinmektedir. Bedenin esâretinden ve bağlılığından kurtulan rûhların kuvvetleri, nüfuzları, himmetleri, süratleri ve Allahü teâlâya ve madde âlemine taallukları, bedene bağlı olan rûhlar gibi elbet değildir. Rûhun kendisi yüksektir, temizdir, büyüktür, yüksek himmet sahibidir. Bedenden ayrıldıktan sonra, daha başka olur. Başka şeyler yapabilir. İnsanlar öldükten sonra, rûhları, rüyâda görülüp öyle şeyler yapmışlardır ki, diri, iken, bedene bağlı oldukları zaman bunları yaptıkları görülmemiştir. Bu yazdıklarımız, Nâzi’ât sûresinin 5. âyetinin tefsîrinde, bazı müfessirlerin; (Evliyânın rûhu bedenden ayrılınca, melekler âlemine gider. Oradan Cennet bahçelerinde dolaşır. Bedenine de bağlılığı kalıp, tesîr eder) demelerine uygun olmaktadır."