“İstanbul muhakkak fethedilecektir..."

26/05/2019 Pazar Köşe yazarı S.K

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir.”

 

Fethedileceği müjdelenen şehir -1-

İstanbul ismi, “Müslümanı bol” anlamındaki “İslâmbol” kelimesinden gelir. Türk ilim adamları, Osmanlı Devleti’nin son günlerine kadar mektup zarflarının üzerinde ve eserlerinde “İslâmbol” kelimesini kullanmışlardır. İstanbul “Sultanşehir, Derseâdet, Dâr-üs-Seâde, Pâyitaht, Aziz İstanbul” gibi daha başka isimlerle de anılmıştır. Fetih öncesinde Müslümanlar arasındaki adı “Konstantiniyye” idi. Batılı kaynaklarda Konstantinopolis diye geçer.

Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” hadîs-i şerîfi, bütün İslâm hükümdar ve kumandanlarının bu şehri fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçirmiş, İslâm ordularının dalga dalga bu şehre akmalarına sebep olmuştur.

İstanbul’un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halîfe Hazret-i Osman’ın "radıyallahü anh" hilâfeti zamanında, Sûriye vâlisi olan Hazret-i Muâviye “radıyallahü anh” tarafından yapıldı. 670 senesindeki kuşatmaya pek çok Sahâbe-i kirâm ile birlikte  Ebû Eyyûb el-Ensârî (Eyüp Sultan hazretleri) “radıyallahü anh” de katıldı. Çarpışmalar sırasında hastalandı ve şehit oldu. Vasiyeti üzerine, surlara en yakın varabildikleri yere defnedildi. Ancak İstanbul’un fethi o zaman gerçekleşmedi.

Ondan sonra da Müslümanlar hadis-i şerif ile müjdelenen bu ulvi gayeyi [İstanbul’un fethini] gerçekleştirmek şerefine kavuşmak için aynı şevk ve heyecan ile faaliyetlerde bulundular.

Anadolu’da Türkiye Selçukluları Devletini kuran Anadolu Fâtihi Süleyman Şah, 1080 senesinde bir bahar günü, Üsküdar tepelerinden birinin üzerinde şehri seyrettikten sonra İstanbul’u göstererek, şu veciz ve manalı konuşmayı yapar:

Bu güzel belde neden bizim olmasın? Neden gazâ meydanlarında zaferden zafere koşturduğumuz bayraklarımız, bu muhteşem şehrin surları üzerinde dalgalanmasın? Neden ümmeti olmakla şereflendiğimiz, yolunda olmayı hayatımızın gayesi bildiğimiz, âlemlere rahmet olarak gönderilen, hak ve son peygamber, şan ve şerefi çok yüce olan sevgili Peygamber Efendimizin sevgisine lâyık serdar ben, bu sevgiye layık askerler siz olmayasınız?”

Osman Gazi’nin, ölüm döşeğinde bile, oğlu Orhan Gazi’ye, “İstanbul’u al gülzâr [gül bahçesi] et” diyerek vasiyette bulunması, İstanbul’un, gönlünde nasıl yer ettiğini göstermesi bakımından mânidardır.

 Yıldırım Bayezid, Şehzade Musa Çelebi, Sultan İkinci Murat Han da İstanbul’un fethi için teşebbüslerde bulunmuşlarsa da netice alınamadı. İstanbul’un fethi Fatih Sultan Mehmed Han’a nasip oldu...