"Dünya dönüp gitmekte âhiret ise gelmektedir!"

31/03/2020 Salı Köşe yazarı V.T

“Gençliğinde iyi ibâdet edene, Allahü teâlâ yaşlı olduğu zaman hikmet verir."

 

Celâleddin ibn-i Nübâte hazretleri meşhur vaiz ve hatiplerdendir. 335 (m. 946)’da Meyyâfârikin'de (Diyarbakır-Silvan) doğdu. Medrese tahsilinden sonra burada vaizlik yaptı. Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil, onu Mısır'a davet ederek vaazlar verdirdi. İbn-i Nübâte 374 (m. 984)’de Meyyâfârikin'de vefat etti. Bir vaazında buyurdu ki:

Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Dünyâ geri dönüp gitmekte, âhiret ise gelmektedir. Fakat her ikisinin de talipleri vardır. Siz, âhireti isteyen, onun için çalışanlardan olunuz. Dünyâ peşinde koşanlardan olmayınız. Dünyâya kıymet vermeyenler (Dünyâdan sâdece zarurî olan ile yetinenler), yeri yaygı, toprağı yatak, suyu tayyib (helâl ve temiz bir rızık) edindiler. Cenneti isteyen, nefsinin arzu ve isteklerinden uzaklaşır. Cehennemden kaçınmak isteyen ise, haram olan şeylerden korunur. Dünyâya kıymet vermeyenlere belâ ve musibetler hafif gelir. İnsanlar, onlardan bir kötülük görmeme husûsunda emîndirler. Onların kalbi mahzûndur. İhtiyâçları hafiftir.”

Hasen-i Basrî hazretleri buyurdu ki: “Gençliğinde iyi ibâdet edene, Allahü teâlâ yaşlı olduğu zaman hikmet verir. Bu husûs, Enbiyâ sûresi yetmişdokuzuncu âyet-i kerîmesi ile beyân buyurulan husûstur.”

Muhammed bin İbrâhim, babasından şöyle nakletti: “Ali bin Ebî Tâlib’e dünyâdan soruldu. Hazreti Ali; 'Uzun mu, yoksa kısa mı anlatayım?' buyurunca, 'Kısa olarak, ey müminlerin emîri' dendi. O zaman Hazreti Ali; 'Dünyânın helâli hakkında hesap, haramı hakkında azap vardır' buyurdu."

Katâde (radıyallahü anh) anlattı: Mûsâ (aleyhisselâm) şöyle buyurdu: “Yâ Rabbî! senin gazâbının ve rızânın alâmeti nedir?” Bunun üzerine Allahü teâlâ; “Size iyilerinizi âmir yaptığım zaman, bu rızâmın alâmetidir. Kötülerinizi âmir yaptığım zaman, bu da gazâbımın alâmetidir” buyurdu.

Süfyân bin Uyeyne buyurdu ki: “Bize şu haber ulaştı: Gecenin evveli olunca, semâdan bir münâdî şöyle seslenir.

-Haydi ibâdet edenler kalksın!.. O zaman âbidler kalkar, Allahü teâlânın dilediği kadar namaz kılarlar. Sonra yine bir münâdî;

-Allahü teâlâdan af ve mağfiret isteyenler nerede? diye seslenir. Onlar da Allahü teâlâdan af ve mağfiret istemek için duâ ederler. Fecir doğduğu zaman, yine bir münâdî;

-Haydi gâfiller kalksın! der. Onlar da yataklarından, ölülerin kabirlerinden tembel olarak kalkması gibi kalkarlar. Gece ibâdetle meşgûl olanın, gözleri uykusuzluktan sönük, fakat kalbi sevinçlidir.”