"Yetiş ey Gavs-ül âzam!"

31/08/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.U

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri zamânında, Bağdat'ta bir “kadın” vardı.

Bu büyük zâtı çok seviyor, darda kaldığı vekit ondan “imdât” istiyordu.

Bir de ahlâksız biri vardı.

Ve âşıktı bu kadıncağıza.

Onu gizli gizli tâkip ediyor, hep peşinden gidiyordu...

Bir gün uzun bir yola çıktı bu kadıncağız.

O adam da arkasında.

Kadın, dağda giderken akşam oldu.

Gecelemek üzere girdi bir mağaraya.

Ardından o adam da girdi...

Kadın dönüp adamı gördü.

Ama kaçacak bir yer yoktu...

Zor durumda kalmıştı...

Gözlerini kapatıp;

"Yetiş ey Gavs-ı âzam!" dedi.

Böyle geçirdi içinden.

Ondan yardım istedi.

Gavs-ül âzam o anda evde abdest alıyordu.

Kadının sesini işitti…

Takunyasını çıkardı.

Ve o mağaraya doğru hiddetle savurdu!

Adam kadına yaklaşmıştı.

Tam onu tutacaktı.

O an bir takunya yukardan hızla gelip, çarptı kafasına!

Hattâ bir defâ da değil.

Tekrar tekrar vurdu!

Tâ ki adam ölene kadar...

Kadın, o takunyayı aldı.

Ve Gavs-ı âzama getirip;

“Efendim, Rabbim beni, o adamın şerrinden kurtardı” dedi...