Yapılan bir sözleşme, bilinmeyen bir sebeple aleyhimize dönse, o sözleşmeyi tek taraflı olarak bozmamızda, yani caymamızda bir sakınca var mıdır?

Sözleşme

CEVAP
Hiç kimse, tek taraflı olarak sözleşmeyi bozamaz. (Aleyhime oldu, ben de bozdum) demek geçersizdir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, sözleşmelerinize uyunuz!) [Maide 1]

(Allah, sözleşmeleri bozmaktan sakınanları sever.) [Tevbe 7]

Irzlarını koruyanlar, emanetlerine ve sözleşmelerine riayet edenler, doğru şahitlik yapanlar, namazlarını kılanlar, Cennetle ikram olunacak kimselerdir. (Mearic 29-35) Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Sözünde durmamak münafıklık alametidir.) [İbni Neccar]

Sual: Boyacılık yapıyorum. Bir müşterim, (Oğlum da, aynı boyadan, benden habersiz olarak başka birinden almış) diyerek sattığım boyaları geri getirdi. Bunları almaya mecbur muyum?
CEVAP
Sattığınız malı geri almaya mecbur değilsiniz. Ancak ihsan ederek, malları geri almak çok iyi olur. Kur'an-ı kerimde,
(İhsan [iyilik] edenlere, rahmetim elbette çok yakındır) buyuruldu. (Araf 56)

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Müşteri pişman olursa, yapılan satışı bozmak iyi olur. Çünkü Resulullah,
(Müşteri pişman olunca, satıcı da kabul edip sözleşmeyi bozarsa, Allahü teâlâ, onun günahlarını affeder) buyurdu. (K. Saadet)

Sual:
 Müteahhitle üç yıl sonra evi teslim etmesi için anlaştık. Geciken her gün için bir miktar gecikme tazminatı almak üzere sözleşme yapmam caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir.

Sözleşmelerde şahit bulundurmak
Sual: Dinî nikâh akitlerinde, borç almakta, birisini vekil yaparken ve benzeri sözleşmelerde, şahit bulunması gerekir mi?
Cevap:
 Bu konuda İbni Âbidînde, nikâh şahitlerini anlatırken buyuruluyor ki:
“Bütün akitlerde, sözleşmelerde olduğu gibi, nikâh için birini vekil yaparken de, iki şahit bulunması lazım değildir. Fakat, her akitte iki şahit olması müstehabtır. Nikâh yapılırken ise, şarttır, lazımdır. Ödünç vermekte de, iki şahit vaciptir denildi. Ticaret, vekalet ve bütün akitlerde senet yazmak şart değil ise de, ödünç vermekte lazım, nikahta da müstehabtır. Vekil yapmakta ve nikâhta, şahitlerin ve vekil yapılacak kişinin kadını tanımaları lazımdır. Yanında iseler, yüzünü görmeleri iyi olur. Başka odadan sesini duyarlarsa, kadın odada yalnız ise, caiz olur. Nikâh kıyılırken, veli veya vekil şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak, kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek değildir.

Küçük kızın babası, kızının nikâhını kıymak için, bir kişiye emreder. O vekil olan da, bir başkası yanında nikâh yaparsa, baba da orada hazır bulundu ise, caiz olur. Çünkü, vekilin nikâh yapması, babanın yerine olur. Kendi şahit yerini tutar. Baba hazır bulunmazsa, caiz olmaz. Büyük, baliğa kızın babası veya başka bir vekili, bir adam yanında, kızı nikâh yaparsa, kız da hazır ise, caiz olur. Çünkü, velinin ve vekilin sözünü, kız söylemiş gibidir. Veli veya vekil, şahit yerine geçer. Bir adam bir kimseye; 'Kızını bana zevce olarak verdin mi?' dese, o da; 'Evet' veya 'Zevce olarak verdim' dese, nikâh olmaz. Birinci adamın tekrar; 'Kabul ettim' demesi lazımdır. Çünkü, önce sormuştu. Soru ile, sual ile vekil yapılmaz. 'Kızını bana zevce olarak ver!' deseydi, olurdu. Çünkü, emir ile vekil yapmış olur. Bu vekilin cevabı, iki taraf adına söylenmiş olup, iki şahit de varsa, nikâh tamam olur. Vekil, kızın babasının adını yanlış söylerse, nikâh sahih olmaz.

Bir adam, birçok kimseyi, bir kızı almak için gönderse, içlerinden biri, kızın babasına söyleyip, babası veya velisi verse, sahih olur. Çünkü, içlerinden söyleyen vekil olmuş, ötekiler şahit olmuştur.”