10/06/2025 Salı Köşe yazarı O.Ü
İslamiyet bozulmadı ki düzeltilsin!
Sual: Kendisini din adamı tanıtan Reformcu Mûsâ Beykiyef, gençleri aldatabilmek için; “Zamanımıza göre, dinimizde de yenilikler yapılmalıdır. Dinde bulunmayan birçok şeyler, hurafeler, sonradan İslamiyete karışmıştır. Bunları temizlemek, dinimizi ilk zamanındaki doğru, temiz hâline getirmek lazımdır” diyor. İslam dininin böyle bir şeye ihtiyacı var mıdır?
Cevap: Müslümanlarda, birkaç yüz seneden beri bir
duraklama, hatta gerileme olduğu meydandadır. Bu gerilemeyi görerek,
İslamiyetin bozulduğunu söylemek, çok haksız ve pek yanlıştır. Geri kalmanın
sebebi, Müslümanların dine sarılmamaları, dinin emirlerini yerine getirmekte
gevşek davranmalarıdır. İslam dinine, başka dinlerde olduğu gibi, hurafeler
karışmamıştır. Cahillerin yanlış inanışları ve konuşmaları olabilir. Fakat bunlar,
İslamın temel kitaplarında bildirilenleri değiştirmez. Bu kitaplar, Resulullah
efendimizin sözlerini ve Eshâb-ı kiramdan gelen haberleri bildirmektedir.
Hepsi, en salahiyetli âlimler tarafından yazılmıştır. Bütün İslam âlimlerince
söz birliği ile beğenilmiştir. Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik
olmamıştır. Cahillerin sözlerinin, kitaplarının ve dergilerinin hatalı olması,
İslamiyetin temel kitaplarına kusur ve leke kondurmaya sebep olamaz.
Bu temel kitapları her asrın
modasına, gidişine göre değiştirmeye kalkışmak, her zaman için yeni bir din
yapmak demek olur. Böyle değişiklikleri, Kur'ân-ı kerime ve hadis-i şeriflere
uydurarak yapmaya kalkışmak, Kur'ân-ı kerimi ve hadis-i şerifleri bilmemenin,
İslamiyeti anlamamanın alametidir. İslamın emirlerinin, yasaklarının zamana
göre değişeceğini sanmak, İslam dininin hakikatine inanmamak olur. Bir âyet-i
kerimede meâlen;
(Mü'minler
ma'rûf olan şeyleri emreder) buyuruldu.
Kur'ân-ı kerime, İslamiyete saygısızca saldıran aşırı reformculardan Ziya
Gökalp ve benzerleri, bu âyet-i kerimedeki ma'rûf kelimesine, örf, âdet
diyerek, İslamiyeti âdete, modaya göre değiştirmeye kalkıştılar. Bunların
dediği gibi, İslamiyet âdetlere yer verseydi, daha başlangıcında cahil
Arabların kötü âdetlerini yasak etmez ve Kâbe'nin içine kadar girmiş bulunan
putperestliği hoş görürdü. Âyet-i kerimedeki Ma'rûf kelimesi, İslamiyetin kabul
ettiği iyilikler demektir.