12/06/2025 Perşembe Köşe yazarı S.A
Vakit, mücevherden daha kıymetlidir...
"Siz nasıl paranızı acıyarak harcıyorsanız
Eshab-ı kiram efendilerimiz de vakitlerini öyle acıyarak harcardı!.."
Geçmiş zaman ne kadar güzel
olursa olsun bir daha yaşanmıyor. Şu gençliğini düşünerek ah çeken ihtiyar, şu
parlak devirlerini hatırlayarak dövünen toplum, eninde sonunda anlar ki geçen
geçmiştir artık. Onu geri getirmek, tekrar yaşamak hiç kimse için bugüne kadar
mümkün olmamıştır, olamaz da...
Gerçekten de insanlar,
iradelerinin geçmiş zamanla ilgili acı ve tatlı hatıraları önünde aciz
kaldığını anlar ve hepsinin bir rüyâ gibi geçtiğini hisseder. "İnsanlar
uykudadır, ölünce uyanırlar."
İmam-ı Gazali hazretleri
buyuruyor ki:
"İnsan, rüyâ gördüğü zaman
onun rüyâ olduğunu bilmez, gerçek zanneder, uyanınca kendi kendine; meğer bu
gördüklerim rüyaymış, der. Aynen bunun gibi ölünce de dünya hayatının bir rüyâ
gibi olduğunu anlar."
Bilmem siz de öyle misiniz? Ben,
bir tarih kitabı okurken, meydana gelen olayları, alınan kararları ve yapılan
işleri kritik ederim. Sanki o devirde yaşıyormuşum gibi gelir bana... Böyle
olunca, zaman zaman durur, "Keşke bu karar alınmasaydı..." diye kendi
kendime hayıflanırım. Sanki, geçmiş zamana sözüm geçecekmiş gibi!.. Zamanı
tersine çevirmek, o zamanlara geri dönmek ve o hadiselere tesir etmek artık
mümkün değildir. Bize düşen onların yaptıklarından ibret almaktır. Yapmak
istediğimiz ne olursa olsun, onun bir benzeri geçmiş zamanlarda yapılmıştır.
Başaranlar olmuş, başaramayanlar olmuş. Başarılı olanlar nasıl bu başarıyı elde
ettiler. Başaramayanlar niçin başaramamışlar... Bunları öğrenir ve başarılı
olanlar gibi hareket edersek, başarılı olmamak için sebep kalmaz.
Zaman geri gelmediği gibi onu
durdurmak da mümkün değildir. Su gibi akıp gidiyor. Vakit insanın sahip olduğu
en değerli şeydir. En kıymetli mücevherden daha kıymetlidir. Kaybedilen
mücevher tekrar alınabilir, fakat kaybedilen zaman bir daha ele geçmez.
Şair ne güzel demiş:
"Keşke gençliğim bir gün
olsun geri gelseydi de ihtiyarlığın benim başıma neler getirdiğini ona
anlatsaydım..."
Her insan için belli bir ömür
tahsis edilmiştir. Bu kısacık ömrüyle yaşadığı ve yaşayacak olan üç hayatını
kazanmak zorundadır. Dünya hayatı, kabir hayatı ve ahiret hayatı... Bunların en
kısası dünya hayatıdır. Önemli olanı da budur. Çünkü üçü de burada kazanılır...
Hasan-ı Basri (rahmetullahi
aleyh) Tabiinin büyüklerindendir. Eshab-ı kiramı, görmeyenlere tarif ediyor. Diyor
ki:
"Onlar öyle
insanlardı ki; siz nasıl paranızı acıyarak harcıyorsanız onlar da vakitlerini
öyle acıyarak harcarlardı. Ne yapsam daha çok sevap kazanırım düşüncesi ile
hareket ederlerdi..."