►Vedalaşma, Vasiyet ve Dua İstemek Hakkında / Hadis

Vedalaşma, Vasiyet ve Dua İstemek

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -24-

Vedalaşma, Vasiyet ve Dua İstemek hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

713. Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh, şöyle dedi:

Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ayağa kalkarak bize bir konuşma yaptı. Allah’a hamd ü
senâdan sonra bize öğüt verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
– “Ey insanlar! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun
davetine uyup gideceğim. Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir
rehber ve nur olan Allah’ın Kitabı Kur’an’dır. Allah’ın kitabına yapışın ve sımsıkı sarılın!”
Peygamber aleyhisselâm Kur’an’a sarılma ve ona bağlanma konusunda tavsiyelerde bulundu. Sonra
sözüne şöyle devam etti:

“Size bir de Ehl–i beyt’imi bırakıyorum. Allah’tan korkun da Ehl–i beyt’ime saygılı davranın!”.

 

Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 36

 

 

 

 

714. Ebû Süleyman Mâlik İbni Huveyris radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz aynı yaşlarda bir grup genç Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiş ve yirmi gün boyunca
yanında kalmıştık. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok merhametli ve şefkat dolu bir kimseydi.
Bizim yakınlarımızı özlediğimizi anlayınca, geride ailemizden kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de
kendisine söyledik. O zaman şöyle buyurdu:
“Haydi ailenizin yanına dönün ve onların yanında kalarak kendilerini bilgilendirin. Onlara şu
namazı şu vakitte, bu namazı bu vakitte kılmalarını söyleyin. Namaz vakti geldiğinde içinizden

biri ezan okusun, en yaşlınız da size imam olsun. ”

 

Buhârî, Ezân 17, 18, 49, 140, Cihâd 42, Edeb 27, Âhâd 1; Müslim, Mesâcid 292. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 8.

 

Buhârî bir rivayetinde şunu ilâve etmiştir:

“Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılın. ”

 

Buhârî, Âhâd 1

 

 

 

 

715. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim. İzin verdi ve:
“Bizi duanda unutma, sevgili kardeşim!” buyurdu. Onun bu sözüne karşılık bana dünyayı verseler,

bu kadar sevinmezdim.

 

Ebû Dâvûd, Vitir 23

 

Bir başka rivayete göre şöyle buyurdu:

“Sevgili kardeşim! Bizi de duana ortak et!”

 

Tirmizî, Daavât 110. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 23; İbni Mâce, Menâsik 5

 

 

 

 

716. Sâlim İbni Abdullah İbni Ömer’in söylediğine göre, (babası) Abdullah İbni Ömer
radıyallahu anhümâ bir yolculuğa çıkacak kimseye şöyle derdi:
Yanıma gel de, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizimle vedalaştığı gibi seninle vedalaşalım.
Resûl–i Ekrem şöyle vedalaşırdı:
“Dinini koruyup emanetlerini ifa etmen ve amellerini hayırla sonuçlandırman hususunda seni

Allah’a emanet ediyorum. ”

 

Tirmizî, Daavât 44. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 73; İbni Mâce, Cihâd 24

 

 

 

 

717. Sahâbî Abdullah İbni Yezîd el–Hatmî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orduyla vedâlaşmak istediği zaman:
“Dininizi koruyup emanetlerinizi ifa etmeniz ve amellerinizi hayırla sonuçlandırmanız

hususunda sizi Allah’a emanet ediyorum. ” derdi.

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 73.

 

 

 

 

718. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Peygamber aleyhisselâm’a gelerek:
– Yâ Resûlallah! Yolculuğa çıkıyorum; bana dua et, dedi. Resûl–i Ekrem de:
– “Allah sana takvâ nasib etsin” buyurdu. Adam tekrar:
– Bana dua et, deyince:
– “Allah günahını bağışlasın” buyurdu. O yine:
– Bana dua et, deyince de:

– “Bulunduğun her yerde, kolayca hayır yapmanı sağlasın” buyurdu.

 

Tirmizî, Daavât 45.

 

 

 

 

719. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tıpkı bir Kur’an sûresini öğretir gibi, bize her iş için istihâre
yapmayı öğretirdi. Şöyle buyururdu:
“Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz
kılsın, sonra da şöyle desin:
Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, senin gücün her
şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, senin o büyük kereminden
niyaz ederim. Çünkü senin gücün her şeye yeter, benimki yetmez; sen her şeyi bilirsin, ben
bilemem. Şüphesiz sen görülüp bilinmeyenleri de bilirsin.
Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan (râvi,
sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş
olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan”) onu yapmayı
nasip et, kolaylık ver ve onu bana mübarek kıl. Şayet bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim
için kötü olduğunu biliyorsan (yine râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi
kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için
kötü olduğunu biliyorsan”) onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana nasip

et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!” der ve isteyeceği şeyi söylerdi.

 

Buhârî, Teheccüd 28, Daavât 48, Tevhîd 10. Ayrıca bk. Tirmizî, Vitr 18; İbni Mâce, İkâme 188.