Akıllı kimse kimdir?

09/01/2023 Pazartesi Köşe yazarı R.A

İnsan, yaratılışı îcâbı hayâtı sever, ömrünün uzamasını ister. Ancak, uzun ömür, Cenâb-ı Hakk’ın yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî, Sevgili Peygamberimize, “Yâ Resûlallah! İnsanların hayırlısı [en iyisi] kimdir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz ona şöyle cevap verdi: “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.”
O sahâbî, “Peki, insanların şerlisi [en kötüsü] kimdir?” diye sorunca da, Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] buyurmuştur.
Yüce Allah, Kur’ân-ı kerîm’inde, Mülk sûresinin 2. âyetinde: “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [yanî hanginizin daha güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O’dur. O, azîzdir (her şeye gâliptir), gafûrdur (çok bağışlayandır)” buyurmuştur. Demek ki hayât ve ölümün yaratılmasında, imtihân maksadı vardır.
Bir hadîs-i şerîfte “Akıllı kimse [akıllı Müslümân], kendisini hesâba çekip ölümden sonrası için hâzırlık yapan kişidir” buyurulmuştur. Yine Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İki [büyük] ni’met vardır ki, insanların çoğu bunlarda hep aldanırlar. Bunlar: Sağlık ve boş vakittir.” [Tirmizî] “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.”“Yarın yaparım diyenler helâk oldular.”
Bizler yeni yılda, geçen bir yılımızın muhâsebe ve murâkabesini yapmalıyız. İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), “Bir Müslümân, her akşam yatağına girince, o günün muhâsebesini yapmalıdır” buyuruyor. Esnâf, dükkânlarında her akşam kasayı kapatırken bunu yapmaktadırlar. Bizler de, acabâ, bir sene boyunca, kendimiz ve âilemiz için; milletimiz, memleketimiz ve devletimiz için; Müslümânlık ve insanlık için ne gibi hizmetler, hayırlar, iyilikler, güzellikler, faydalı işler, fedakârlıklar yaptığımıza bir bakmalıyız.
Günümüzde bütün dünyâda cereyân eden hâdiseler muvâcehesinde belirtmek durumundayız ki, Yunus Emre’miz:
“Yaratılmışı severim Yaratandan ötürü” ve
“Bir kez gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz değil.
 Yetmiş iki millet dahî, elin-yüzün yumaz değil” demektedir.
İslâm ve Türk Târihi boyunca, bütün büyüklerin nasîhatleri arasında, bu kabîl güzel tavsiyelerin bulunduğunu görmekteyiz.
Bunları bilen ve bunlara inanan kimselerin; insanlara sövmek, onları dövmek ve öldürmek; cân, mâl ve ırzlarına zarar vermek şöyle dursun, onları üzmeyi ve kalplerini kırmayı bile akıllarından geçirmeyecekleri ortadadır.
Onun için, anarşi ve terörün, İslâmiyetle hiçbir alâkası yoktur; olamaz da. Çünkü mukaddes dînimiz olan “İslâm” kelimesinin kendisinde bile “barış” manâsı vardır.
İslâm dîni, ahlâkı ve medeniyeti, orijinaline uygun olarak, doğru bir sûrette öğrenilir ve öğretilirse, ona uygun yaşanırsa, bütün fertlerin, âilelerin, cemiyetlerin, hattâ tüm insanlığın, târihte olduğu gibi, günümüzde de râhat edecekleri, huzûr ve sükûn içerisinde, emniyet ve âsâyiş üzere yaşayacakları; terör ve anarşinin biteceği râhatlıkla söylenebilir.