Belalara sabretmek kurtuluşa sebeptir...

10/03/2023 Cuma Köşe yazarı A.D

Sabretmek, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.

 

Dünya mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise, sabretmekten başka çâresi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur...

Sabr-ı cemil, başa gelen belaya, en güzel şekilde, feryat etmeden, insanlara şikâyet etmeden sabretmek demektir. İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, (Sabır, kazaya rıza göstermekten dolayı değil de, başka maksatlarla olursa, buna sabr-ı cemil denmez) buyuruyor. Bir hadis-i kudsî:
(Kimin bedenine, evladına veya malına bir musibet gelir de, o da sabr-ı cemil gösterirse, Kıyamette ona hesap sormaya hayâ ederim.) [Hâkim]

Kur’ân-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor. Bir âyet meali şöyledir:
(Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
Sabır hakkındaki bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]

Sabretmek, kurtuluşa, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Bunun için atalarımız, "Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır", "Sabır selamettir", "Sabırla koruk helva olur" demişlerdir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.

Şakik-i Belhi hazretleri, "Sıkıntıya sabrın mükafatını bilen, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez" buyuruyor. Sıkıntılara karşılık verilecek nimetleri hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara katlanmışlar, hatta o acıları duymamışlar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, "Allahü teâlâyı seven, Ondan gelen belaların acısını hiç duymaz. Bir değil, yetmiş kılıç darbesi alsa yine duymaz" buyuruyor. 

Bela, musibet, günahlara kefarettir. Kur'ân-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla beraber Allah birçoğunu da affeder, musibete uğratmaz.) [Şura 30]
Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını -ahirete göre- çok hafif olarak çekiyoruz.

Bir kimse, "Ey Allah’ın Resulü, malım gitti, param gitti, vücudum hasta oldu" dedi. Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ona buyurdu ki:

(Malı gitmeyen, parası bitmeyen ve hasta olmayanda hayır yoktur. Çünkü Allahü teâlânın sevdiği kul, belaya maruz kalır.) [Ebu Davud]
İbni Mübarek hazretleri buyurdu ki:
"Musibet birdir. Musibetin geldiği kişi, feryat eder, ağlar, sızlarsa, iki olur. Biri musibetin kendisidir, diğeri sevabın gitmesi. İkincisi öncekinden daha büyüktür." Sözün kısası, sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilemez...