Hak teâlâ, tevazu göstereni yükseltir

10/12/2018 Pazartesi Köşe yazarı V.T

“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükredemez. Tevazu göstereni Hak teâlâ yükseltir. Kibredeni de alçaltır.” 
 
Seyyid Muhammed Kaşâşî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Medîne-i münevverede doğdu. 1044 (m. 1634)’de Yemen’in San’a şehrinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Âhir zamanda, câhil âbidler ile fâsık âlimler geleceklerdir.”
“Bir menfaatinden dolayı sana yaklaşan kimseyi gördüğün zaman, onu töhmet altında bulundur, yani onu yanına yaklaştırma, kendin için onu tehlikeli kabul et!”
“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükredemez. Tevazu göstereni Hak teâlâ yükseltir. Kibredeni de alçaltır.”
“Sıratta 6 şeyden suâl olunur; imân, namaz, hac, zekât, gusül ve kul hakları."
"Nefsin veya şeytanın, insanı en çok kandırdığı yol; 'Sen haklısın' dedirtir. Hak teâlâ bir kula hayır murat ederse, hep hayırlı işlerle meşgul olur.”
“Dinden bir meseleyi öğretmek, yüz bin umre sevabından kıymetlidir.”
“Bir gün İsâ aleyhisselam, üç kişi ile beraber giderken yolda iki kerpiç altın gördüler. İsâ aleyhisselam; 'Bırakın gidelim. Bu fitnedir' buyurdu. Fakat onlar tamah edip aldılar, İsâ aleyhisselam, onlardan ayrılıp gitti. Onlar da arkadaşlarından birini; 'Balta getir de, bu altın kerpiçleri parçalayıp pay edelim ve hem de yiyecek getir, yiyelim' diyerek pazara gönderdiler. O kimse pazara varınca yiyeceğin içine zehir koydu. Onları öldürüp altınların hepsine sahip olmayı düşündü. Onlar da, onu pazardan gelince, öldürüp altını aralarında paylaşmayı plânladılar. Arkadaşları pazardan gelince, onu öldürdüler. Malı aralarında pay ettiler. Sonra da arkadaşlarının getirdiği yiyecekleri yediler. O ikisi de, zehirlenip öldüler. İsâ aleyhisselam, işini bitirip tekrar oraya gelince, üç adamın da ölmüş olduğunu, altın kerpicin de, çamur kerpiçler arasında durduğunu gördü. O altına ayağı ile vurup yuvarladı ve; 'İnsanlar, birbirlerini senin yüzünden katlederler' buyurdu.”
“Ali bin Muhammed el-Mısrî, Sırrîyi Sekatî’ye tasavvufun ne olduğunu sorunca, 'Tasavvuf; yüksek ahlâktır. Böyle bir ahlâk, sahibini, yüksek ahlâk sahibi kimselerin arasına katar' cevâbını verdi."
"Ebû Hemmâm es-Sûfî’ye tasavvufun ne olduğu sorulunca; 'Nefsinin dediklerini yapmayan, nefsini ayıplayan, insanlara nasihat eden, onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğreten, Allahü teâlâdan korkan, amel-i sâlih yapmakta gevşek davranmayan, kanaatkâr olan, hakkı bilen kimsedir' diye cevap verdi."