Dünya zulüm karanlığı ile kaplandı!..

14/12/2018 Cuma Köşe yazarı A.D

Günümüzde Müslümân olmayan memleketlerde; medenîlerin değil, vahşilerin bile yapamayacakları kötülükleri yapıyorlar.
 
Cenâb-ı Hak, bütün insanlara, sayılamayacak kadar çok nimet, iyilik vermiştir. Bunların en büyüğü ve en kıymetlisi olarak da, Resûller ve Nebîler "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" göndererek, ebedi saadet yolunu göstermiş ve İbrâhîm sûresinin yedinci âyetinde meâlen; (Nimetlerimin kıymetini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onları artırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azap ederim) buyurmuştur.
Bir asırdan beri Müslümanların garip olması ve son zamanlarda dünyanın zulüm karanlığı ile kaplanması, hep İslâm nimetlerinin kıymetlerini bilmeyip, onlara arka çevirmenin neticesidir.
Eğer Batı ülkeleri, teknikte başarılı oluyorlarsa, bunun sebebi, İslâmın çalışma prensiplerine göre hareket etmeleridir. Aksine bugün Müslümanlar, Kur'ân-ı kerîmde emredildiği gibi çalışmıyor, hep geride kalıyor... Sonra dönüp, bunun sebebini Müslüman olmakta arıyorlar...
Orta Çağ'da Müslümânlar, dinin emrettiği şekilde çalıştıkları için medeniyyet rehberi olmuşlardı. Abbâsîlerin ve Osmânlıların son zamanlarında, iç ve dış düşmanların tesirleri ile, fen bilgilerini öğrenmekten ve öğretmekten, fen ve sanat üzerinde çalışmaktan mahrum edildiler. Bu sebeple muazzam devletleri çöktü... Din bilgisi genelde, iman, ibâdet ve ahlâktan ibârettir. Bu üçünden biri noksan olursa, din bilgisi, tamam olmaz. Noksan olan şeyin faydası olmaz.
Eski Romalılarda, Yunanlılarda ve Avrupa'daki, Asya'daki devletlerde, fen bilgisi vardı. Fakat din bilgisi noksan idi. Bunun için, fen ve teknikte nâil oldukları nimetleri kötü yerlerde kullandılar. Bir kısım sanat eserlerini zevklerde kullandılar. Bir kısmı da, teknik vasıtalarını, insanlara zulüm, işkence yapmakta kullandı. Medenî olmaları şöyle dursun, parçalandılar, yıkıldılar, yok oldular. Çünkü zulüm payidâr olmazdı...
           ***
Büyük İslam âlimi Hüseyin hilmi Işık (kuddîse sirrûh) buyurdu ki:
"Hıristiyânlar Kudüs’ü alınca, 70 bin Müslümânı kestiler. Mescid-i aksânın içi kan gölü gibi oldu... Aman yâ Rabbî! Hıristiyânların İslâma düşmanlığı çok büyük kardeşim, çook. Meselâ Endülüs’teki Kurtuba şehrinde bir cami var. Emevîler yapmışlar. Hıristiyânlar oraya 1000 senesinde girdiğinde, bu caminin içine, halıların üzerine atlarla girip, envâ-i türlü zulüm yapmış, Müslümanları ve Yahûdileri kılıçtan geçirmişler... İnsanların en şefkatlisi, en merhametlisi, Müslümânlardır kardeşim. Osmânlılar Avrupa’da 300-400 sene kaldıkları hâlde, bir Hıristiyânın burnu bile kanamamıştır..."