Gusül abdestini nasıl tahrif ettiler?

18/03/2020 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

İttihâtçılar; sarıklı masonların, din büyüklerini kötülemek, din bilgilerini bozmak için söyledikleri, yazdıkları yıkıcı propagandalara fetvâ diyorlar!..

 

Dinde tahrif hareketleri -31-

1. Gusül, erkek ve kadınların cünüplük hâllerinde ve kadınların da hayız ve nifas (âdet ve lohusa) olduklarında, ağız ve burun içi ile bütün bedenini yıkamaktır. Buna (Hadesten tahâret) denir. Bu temizlik yapılmadan beş şeyin yapılması haram olur. 1- Namaz kılamaz. 2- Kur’ân-ı kerîme el süremez. 3- Kur’ân-ı kerîm okuyamaz. 4- Camiye giremez. 5- Kâbeyi tavaf edemez. Bunlardan başka, ağzı yıkamadan yemek ve içmek, çocuk emzirmek, tırnak kesmek, koltuk ve kasık tıraşı olmak... gibi şeyler yapmak da mekruh olur.

2. Hanefî ve Hanbelî mezhebinde, ağzın ve burnun içini yıkamak farzdır. Bu mezheplere uyarak ibâdet eden bir Müslüman, bu farzı yapamayacak bir haraçla-zorlukla karşılaştığınında, Mâlikî veya Şâfiî mezhebinden birini taklit eder. Mesela, ağzına diş kaplatan veya dolgu dişi olan böyle yapar. Şimdi bazıları, (Diş kaplatma ve dolgu meselesi hallolmuş, câiz olduğuna fetvâ verilmiştir. Zararı olmadığı bildirilmiştir) diyorlar. Bunlar, İttihâtçılar zamanında din işlerine karışan siyaset adamlarının, sarıklı masonların, din büyüklerini kötülemek, din bilgilerini bozmak için söyledikleri, yazdıkları yıkıcı propagandalara fetvâ diyorlar. 1329 [m. 1911] senesinde İstanbul'da ikinci baskısı yapılan (Mecmû’a-i cedîde) adındaki fetvâ kitâbında, (Diş çukuru doldurulmuş kimse, guslederken, diş çukuruna su vâsıl olmasa, bu vechle gusül zarûret olsa, gusül câiz olur) demektedir. Bu fetvâyı, 113. Osmanlı  Şeyhulislâmı Hasen Hayrullah Efendi'nin verdiği bildirilmektedir. Hâlbuki, bu kitabın 1299'daki birinci baskısında bu fetvâ yazılı değildir. Hayrullah Efendi ise, ikinci defa olarak 18 Rebî-ul-evvel 1293 ve 11 Mayıs 1876'da Şeyhulislâm olmuş ve 15 Receb 1294 ve 26 Aralık 1877 de ayrılmıştır. Böyle fetvâsı olsaydı, kitabın birinci baskısında bulunması lâzımdı. İkinci baskının önsözünde (Birinci baskıda bulunmayan birkaç fetvâyı, zamanımız şeyhulislâmı Mûsâ Kâzım Efendi'nin emri ile biz ekledik) demektedir. 

3. Altıyüz sene Osmanlı Meşîhat Dairesi’nin kontrolünde basılan fıkıh ve ilmihal kitaplarında, diş dolgusu ve kaplaması hakkında hiçbir fetvâ verildiği yazılı değildir. Prof. Dr. Zeki Başar, (Osmanlıdan Cumhuriyete Diş Hekimliği ve Diş Dolgusu) hakkında şu bilgiyi vermektedir: 

“Dişçilik sanatını icra etmek isteyenlerden başvurmuş olanlara ilk defa 1879’da olmak üzere (Şehâdetnâme) adıyla birer belge verilmesi usul edinilmiştir. Eğitim görmüş diş hekimi yetiştirilmesine ise ancak 1909’dan itibaren başlanmıştır. Başka bir gerçeğe değinmek isteriz. Yukarıda belirtildiği gibi memleketimizde okul kurulmuş, diş hekimi yetiştirilmiştir ama (Meşihat Dairesi)’nin diş dolgusuna dahi cevaz vermeyen baskısı sürüp gelmiştir. Bu engelin kaldırılması (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti) zamanında ve Şer’îyye Vekâleti’nin Temmuz-1922’de çıkardığı ayrı bir fetvâ ile kâbil olabilmiştir.”