İsrâ ve Mirâc mucizesi

23/03/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Müslümânların ilk kıblesi ve Sevgili Peygamberimizin “Mirâc” mucizesinin de başlangıç noktası olan “Mescid-i Aksâ” çok kıymetli bir mekândır.

 

Hatırlayacağınız üzere, Recep ayının başında (24-25 Şubat târihli makâlelerimizde) Kuds-i şerîf ve Mescid-i aksâdan bahseden 2 makâle yazmıştık.

Bilindiği gibi, Hulefâ-i râşidînin 2.si olan Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)in hilâfeti zamanında, Müslümânlar tarafından fethedilen Kuds-i şerîf ile Kur’ân-ı kerîmin ifâdesiyle “etrâfı mübârek kılınan” Mescid-i Aksâ’nın, biz Müslümânların kalplerinde çok husûsî bir yeri vardır.

Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşîdîler, Fâtımîler, Selçûklular, Zengîler, Eyyûbîler, Memlûklüler ve nihâyet Osmânlıların hâkimiyetinde (Müslümânlarda) toplam 1200 sene kalan Kudüs, maalesef 88 sene haçlıların işgâline uğramış, büyük sultân Salâhaddîn-i Eyyûbî’nin 1187’de orayı tekrar fethetmesiyle, yeniden Müslümânların eline geçmiştir. İslam devletleri, oraya çok güzel hizmetler yapmışlardır.

Yavuz Sultân Selîm Hân’ın Mısır’ı fethetmesiyle, Memlûklülerden 1516 yılı sonunda Kudüs de alınmış ve tam 401 sene Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinde kalmıştır. Bu dört asır zarfında, Müslümânlar oraya çok saygı göstermişler, orada sâdece Müslümânlar değil, Yahûdîler de, Hıristiyânlar da, huzûr ve refâh içerisinde yaşamışlardır.

Bundan 2 gün evvel (yani Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece), mübârek gecelerimizden “Mirâc Gecesi” idi. İsrâ ve Mirâc hâdisesi, bir mucizedir. Bu mucize, Kur’ân-ı kerîmin kıymetli tefsîrlerinde de, başta Sahîh-i Buhârî olmak üzere, pekçok hadîs-i şerîf kitâbında da tafsîlâtıyla anlatılmaktadır. Ehemmiyetine binâen, biz, yine, bugün ve yarınki makâlelerimizde, bu konudan bahsetmek istiyoruz.

Kur’ân-ı kerîmde, İsrâ sûre-i celîlesinin 1. âyet-i kerimesinde “el-Mescidü’l-Aksâ” ve birçok hadîs-i şerifte de “Beytü’l-Makdis” şeklinde zikredilen “Mescid-i Aksâ”, İslâmiyetin bidâyetinden itibâren hicrî 2. seneye kadar, Müslümânların 14 sene müddetle ilk kıblesi ve Sevgili Peygamberimizin “Mirâc” mucizesinin de başlangıç noktası olan, çok kıymetli bir mekândır. Yeryüzünde fazîlette, üstünlükte Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî’den sonra, 3. sıradadır.

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hakîminde, “Her türlü noksânlıktan münezzeh olan O Allah ki, kulunu (Peygamberi Hazret-i Muhammed aleyhisselâmı), bir gece, (Mekke-i mükerremedeki) Mescid-i Harâmdan, o etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâya kadar götürdü; bunu, ona âyetlerimizden (kudretimize delâlet eden acaîbliklerden bazılarını) gösterelim diye yaptık. Muhakkak ki O, Semî (her şeyi işiten) ve Basîr (her şeyi gören)dir.” (İsrâ, 1)

“Mescid-i Aksâ=Beytül-Makdis” şek ve şüphe yoktur ki, Kuds-i şerîftedir. “Mescid-i Aksâ”da kılınan bir namazın, başka yerlerdeki 500 namazdan efdal olduğu malûmdur. Peygamber Efendimiz, “Benim bu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Harâm müstesnâ olmak üzere, diğer mescidlerde kılınan 1.000 namazdan hayırlıdır” buyurmak suretiyle “Mescid-i Nebevî”nin fazîletini ortaya koymuştur. “Mescid-i Harâm”da kılınan bir namaz da, onun 100 katıdır, yani orada kılınan bir namaz, başka yerlerde kılınan 100.000 namazdan efdaldir.