"Oğul! Hani seninle bir anlaşmamız vardı!.."

26/11/2022 Cumartesi Köşe yazarı V.T

Eğirdirli Burhâneddîn Efendi Anadolu velîlerindendir. 1494 (H. 900) senesinde Tosya'da doğdu. Tahsîlini memleketinde tamamladıktan sonra İstanbul'a gitti. Tasavvufta yetişmek üzere Zeyniyye tarîkatı şeyhi Tosyalı Şeyh Nasûh Efendinin, derslerine ve sohbetlerine devâm etti. Bu hocasının rehberliği ile kemâle erip, icâzet verildi. Eğirdir'de dedesi Muhammed Çelebi'nin vefâtı ile boşalan zâviyede insanlara rehberlik yapmak, doğru yolu anlatıp, ilim öğretmekle vazîfelendirildi. 1562 (H.970)'de Eğridir'de vefât etti.

Talebelerinden biri şöyle anlatmıştır: "Hocam Burhâneddîn hazretlerinin huzûrunda bulunurdum. Bizi zâhiren ve bâtınen terbiye ederken bir gün halvette, baş başa oturuyorduk. Birdenbire gözden kayboldu. Orada yalnız kaldım. Şaşırıp huzursuz oldum. Bu arada hocamın dedesi Seyyid Şeyh Muhammed Çelebi Sultan hazretleri gözüme göründü:

-Huzursuz olma. Şeyh Burhâneddîn İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da nice Müslümanı irşâd etmektedir. Biz kendisine himmet göndermekteyiz."

"Meşgûliyete tâkatim kalmadı" deyince de, buyurdu ki: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmiştir ki: (Bir kimse ilm-i zâhir veya ilm-i bâtın taleb ederken [öğrenirken] vefât etse, Allahü teâlâ o kimseye melek gönderip, o kimsenin rûhunu tâlim ve terbiye eder. Kıyâmette kemâle ermiş olanlarla haşrolunur) buyurdu."

Şeyh Burhâneddîn hazretleri, talebelerinden Şeyh Muhammed Efendiye şöyle vasiyet etmişti:

"Benden sonra kâdılık yaparsan buna rızâm yoktur. Zarar görürsün, hemen benim yerime otur."

Talebesi hocasının vefâtından sonra bir defâ daha kâdı olmuştu. Borçlarından tamâmen kurtuluncaya kadar kâdılığa devâm etmeyi düşünüyordu. Kâdılık yaptığı yerden gelirken bir köye uğramıştı. Bu köyde bütün eşyâsı yandı. Büyük zarara uğradı. Bir defâsında da Lofça'da bulunuyordu. Abdest aldığı sırada birdenbire gözüne hocası Burhâneddîn Efendinin Eğirdir'deki kabri, sonra da hocası gözüktü. Hocasını mihrabda gördü, oradan şöyle seslendi:

"Oğul! Hani seninle ahd ü peymânımız, anlaşmamız vardı. Niçin dünyâdan vazgeçip seccâdeye, dergâha gelip oturmazsın" buyurdu.

O talebe bu işâretten sonra kâdılığı bırakıp, hocasının emrine uydu. Beş altı sene dergâhta irşâdla meşgûl oldu. İnsanlara dînin emir ve yasaklarını anlattı. Rehberlik yaptı.