İbâdet nasıl yapılır?

28/11/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Lügatlerde, sözlüklerde “İbâdet”: “Kulluk, kulluk vazîfelerini İslâmiyetin bildirdiği şekilde yerine getirmek. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak” şeklinde tarîf edilmektedir. Bu manâda kullanılan, “Abdiyyet”, “Ubûdiyyet” ve “Ubûdet” kelimeleri de var. “Anve, duâ, hudû', huşû', kunût, nüsük, rükû, secde, şükür, tesbîh” gibi kavramların, zaman zaman ibâdetle aynı veya yakın anlamda kullanıldıkları da görülür. Kulluk yapana “Abd” ve “Âbid” denilmektedir.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurmuştur ki:

“Cinnîleri ve insanları, ancak beni bilmeleri, tanımaları, bana arz-ı ubûdiyette bulunmaları, ibâdet, kulluk etmeleri için yarattım.” (Zâriyât sûresi: 56)

“Peygamber Efendimiz ve Eshâb-ı kirâmı zamânında bulunmayıp da dîne sonradan katılan değişikliklere, reformlar”a“İbâdette Bid'at” denilir ve harâmdır.

“Ma'bûd”: “Kendisine ibâdet olunan, tapınılan zât” demektir. “Yerde ve gökte, Allahü teâlâdan başka, ibâdet edilmeğe hakkı olan ve tapılmağa lâyık hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur.Hakîki ma'bûd ancak Allahü teâlâdır.” [Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh)]

“İbâdethâne” ve “Ma'bed de: “İbâdet yapmak için toplanılan yer” demektir. Müslümânların mâbedlerine “Câmi” ve “Mescid”, Yahûdîlerin ma'bedlerine “Sinagog” ve “Havra”, Hıristiyânların ma'bedlerine de “Kilise”, “Bi'a” ve “Savme'a” denir. “İbâdethâne=Ma'bed” konusunda inşâallah ayrıca makâle yazacağız.  

“Yeryüzünde yapılan ilk ma'bed, Mekke şehrindeki Kâbe-i şerîfedir. Buraya “Mescid-i Harâm” da denir.” (Azrakî)

İbâdetin beden ile, mal ile, hem beden hem de mal ile yapılanları vardır. “İbâdet-i Bedeniyye”:“Beden ile yapılan ibadetlerdir.” Seyyid allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn (rahimehullah) buyurmuştur ki: “Namaz, ibâdet-i bedeniyye olduğundan başkası yerine kılınamaz. Herkesin kendisi kılması lâzımdır. Ağır hasta ve çok ihtiyâr kimse, namaz yerine fakîre fidye (bedel, belli miktârda mâl veya para) veremez. Hâlbuki, oruc yerine fidye vermesi lâzımdır.”

“İbâdet-i Mâliyye” ise “Zekât, sadaka-i fıtr gibi mâl ile yapılan ibâdetlerdir.” Hem beden, hem de mâl ile yapılan ibâdetler ise, hac ve umre ibâdetleridir.

“Silsile-i aliyye” denilen evliyânın büyüklerinden Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr (rahmetullahü aleyh), “İnsanlar ibâdet yapmak için yaratıldı. İbâdetin özü de; kalbin her zaman Allahü teâlâdan gâfil olmamasıdır, O’nu unutmamasıdır” buyurmuştur.

“Sofiyye-i aliyye”nin büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (kuddise sirruh) da, çok önemli bazı tavsiyelerde bulunmaktadır:

“İbâdet etmek bakımından dünyânın bir sâati, kıyâmetin bin senesinden daha iyidir. Zîrâ bu bir sâatte; sâlih, faydalı amel işlenebilir. Hâlbuki kıyâmetin o bin senesinde bir şey yapılamaz. O hâlde, ey mü'min kardeşim! Vaktini boş şeylerle geçirme. Zamânının kıymetini bil ve en iyi şeyler için kullan. Namazlarını vaktinde kıl ki, kıyâmet günü pişmân olmayasın. Çok büyük sevâba kavuşasın.”