08/05/2025 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Kur’ân-ı Kerîm, harf ve kelime olarak gönderildi"
Kur’ân-ı Kerîm nazm-ı ilâhidir, kelimeleri Arabîdir. Bu kelimeleri yan yana
dizen Allahü teâlâdır.
Ebü’l-Hattâb hazretleri evliyânın büyüklerindendir.
392 (m. 1002) senesinde doğdu. 476 (m. 1083) senesinde Bağdad’da vefât
etti. Asrındaki büyük âlimlerden kırâat ilmini ve diğer ilimleri öğrendi.
Kendisinden de birçok âlim ilim öğrenip, hadîs-i şerîf rivâyet ettiler.
Ebü’l-Hattâb’ın, âyet-i kerîmelerin sayısı ve sünnet hakkında kasideleri vardır.
Kasidesinin bazı kısımlarında şöyle demektedir:
“İmânımın hakîkatini söylüyorum. Bir gün bu imân ile
Allahü teâlânın huzûruna döneceğim. Allahü teâlâdan başka şanı yüce yoktur.
Allahü teâlâ vardır, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. O’nun benzeri ve eşi
yoktur. Her şeyi yoktan var eden O’dur. O’nun huzûrunda eğilinir. O, doğmuş ve
doğurulmuş değildir. O, her şeyi görür, O’ndan gizli hiçbir şey yoktur. Ancak
O’nun dilediği olur. O, işitir.
Kur’ân-ı Kerîm nazm-ı ilâhidir, kelimeleri Arabîdir.
Bu kelimeleri yan yana dizen Allahü teâlâdır. Bu kelimeler, insan dizisi
değildir. Bu Arabî kelimeler âyetler hâlinde gelmiştir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı
kerîmi, harf ve kelime olarak gönderdi. Bu harfler mahlûktur. Bu harf ve
kelimelerin manâsı, kelâm-ı ilâhiyi taşımaktadır. Kelâmı ilâhiyi gösteren
manâlar da Kur’ân’dır. Bu kelâm-ı ilâhi olan Kur’ân, mahlûk değildir. Allahü
teâlânın başka sıfatları gibi, ezelî ve ebedîdir.
Bana mezhebimi sorarsanız, Ahmed bin Hanbel
hazretlerinin bildirdiği hak mezheb üzereyim. Hayatta olduğum müddetçe de ona
uyacağım. Rüyâmda onu Cennet bahçelerinde, yüksek ve parlak makamlarda gördüm.
Her yer pırıl pırıl parlıyordu. Etrâfında Cennet hûrî ve gılmanları hizmet
ediyorlardı. Birisine sordum:
'Gördüğüm bu makam ve dereceler kimin
içindir?' Bana 'Sen bilmiyor musun?' deyince, 'Nereden bileyim, sen
bana öğret' dedim. Daha sonra bu makam ve derecelerin, Ahmed bin Hanbel
hazretleri için olduğunu öğrendim. İştiyâk ve arzu ile kendisine yaklaştım.
Beni gördü. Başında bir taç vardı. Oturmamı işâret buyurdu. Huzûrunda
oturmaktan hayâ ettim. Ona, 'Ey insanların en zahidi. Size itimâdım ve
sevgim çoktur. Çözemediğim meseleler var, hallini buyur' dedim. Kısaca
cevap buyurdu. Hayran oldum. Ona uydum. Bidatlerden kurtuldum. Çünkü Ahmed bin
Hanbel hazretlerinin, Allahü teâlânın indinde kıymet ve derecesi yüksektir.”