09/08/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Harama helâl diyenin imanı gider!..
Haram; Allahü teâlânın, “yapmayınız” diye açıkça men ve yasak ettiği
şeylerdir.
Abdullah Zeyleî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh
âlimidir. Somali’nin Aden Körfezi sahilindeki liman şehri Zeyla'da doğdu. İlim
tahsili için Kahire’ye gitti, oradaki âlimlerin derslerine devam ederek fıkıh
ilminde yetişti. Bu ilimde yüksek derecelere kavuştu. Hadîs-i şerîf ilminde de
söz sahibi oldu. 762 (m. 1360) senesinde Kahire’de vefât etti. Bir dersinde
şunları anlattı:
Vâcib: Allahü teâlânın şüpheli delîl ile belli
olan emirlerine denir. Vacibi işlemeyen, fâsık ve azâba müstahak olur. Allahü
teâlânın muradı başka bir şey olmak ihtimâli olduğu için vâcib olduğuna
inanmayan imansız olmaz. Vitir namazı, zenginlerin Kurban Bayramı'nda kurban
kesmeleri ve Ramazan Bayramı'nda fıtra vermek gibi...
Mübâh: İşlenmesinde sevap ve günah olmayan
şeylerdir. Helâlliği sabit, nehyi de olmayan sevap ve ceza beyân olunmayan
şeylerdir. Oturmak, yatmak ve yürümek gibi. Eğer niyetsiz olursa mübah olur.
Zira amel cisim gibi, niyet rûh gibidir. Ameller aynı olsa da niyetler değişik
olur. Eğer yatmaktan maksat; “Vücûdumda olan yorgunluk gitsin de ibâdete kuvvet
kazanayım, yahut teheccüd namazı kılmak için akşamdan uyuyayım, yahut dilimden
müminler eziyet çekmesinler” olursa ibâdettir, sevâbdır.
Haram: Allahü teâlânın, “yapmayınız” diye açıkça men
ve yasak ettiği şeylerdir. Haramı işleyen Cehennem azâbına lâyıktır. Harama
helâl diyen imansız olur. Haksız yere adam öldürmek, zinâ etmek ve köpek artığını
yemek-içmek gibi. Köpek artığı necistir, zarûret hâli müstesnadır.
Mekrûh: Resûlullah Efendimizin (aleyhisselâm)
beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren şeylere denir. Onu işleyen azâba
müstahak olmaz. Helâl diyen kâfir olmaz. Lâkin itaba, yani azarlanmaya ve
şefaatten mahrûmiyete lâyık olur. At etini yemek gibi. Bazı âlimler, bunun
tenzîhen mekrûh olduğunu söylediler, sahih olanı da budur. Peygamberimizden
(aleyhisselâm); “At etini yemek bizim için caiz midir?” diye suâl edildi.
“Caizdir ve temizdir” buyurdu. Bu esnada Müslümanların yiyeceğe ihtiyâçları
vardı.
Daha sonra bir gazâda tekrar suâl
edildi, at etini yemeye izin vermediler. Bu sırada yiyeceğe ihtiyâçları yok
idi. Önceki hadîs-i şerîfi İmâm-ı Şafiî, sonraki hadîs-i şerîfi Ebû Hanîfe
delîl aldı. Evlâ olan yememektir.