10/12/2023 Pazar Köşe yazarı A.U
Dîne faydalı olmak için...
Alî bin Heytî hazretleri, Irak'ta yaşıyan büyük velîlerdendir.
Yedi yaşındaydı...
Açıldı kalp gözü.
Bu zât, Ebül Vefâ hazretlerinin en çok sevdiği talebesi ve o devrin kutbuydu.
Yâni her canlıya rızık gönderilmesi, dertlerin, belâların giderilmesi, hastaların şifâ bulması, onun vâsıtasıyla oluyordu.
Yâni "kutb-u aktab" idi.
Kutb-ül aktab, her devirde bulunması lâzımdır.
Onsuz olmaz.
Biri ölse, yerine başkası getirilir. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de onu över; saygı, hürmet ve edep gösterirdi kendisine.
Sebebini sordular.
Cevâbında;
“Bütün evliyâlar, bizim sohbetimizden feyiz aldılar. Biz de ondan feyiz alırız” buyurdu.
O da Gavs-ı âzam'a hürmet eder, Ona giderken gusül abdesti alırdı.
Talebelerine;
“Gavs-ül âzam'a çok saygılı olunuz. Kalbinizi her kirden pâk ediniz, temizleyiniz ki, Sultânın huzûruna gidiyoruz” derdi.
Hattâ Onun kapısında beklerken tir tir titrer, ‘gir’ demeden içeri girmezdi.
● ● ●
Bâzı sevdikleri;
“Efendim, Müslüman nasıl olur?” diye sordular.
Büyük velî, cevâbında;
“Müslüman; güleryüzlü, tatlı sözlü olur. 'Güler yüz' ve 'tatlı söz'ün, dînimizin yayılmasında mühim yeri vardır. Zîra böyle olmayan insanlar, dîne fazla faydalı olamazlar” buyurdu.