18/09/2025 Perşembe Köşe yazarı S.A
Dil, cennete de götürür cehenneme de!..
Eğer bir söz kendimize veya birilerine
faydalı olacaksa söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan sakınmalı...
Dil; küçücük bir organdır fakat
ibadeti de, isyanı da büyüktür. Küfür ve iman ancak dilin şehâdetiyle açığa
çıkar.
Sahasının ne sonu vardır, ne de
sınırı. Hayır da dilin alanına girer, şer de…
Dilini dizginleyemeyenleri şeytan
sürükler, uçurum kenarına çeker. Şeytanın en çok günah işlettiği uzvumuz
dilimizdir. Dilin şerrinden ancak "onu İslami terbiye ile gemleyen"
kurtulabilir. Dilin nerede iyi ne zaman kötü kullanıldığı herkes tarafından
bilinemez. Güzel dinimiz bu hususları açık ve seçik belirtmiştir.
İnsanlara verilen en büyük
nimetlerden biri konuşabilme kabiliyetidir. Evet hayvanların da dili vardır,
hem bizimkilerden iridir ama onlar söz söyleyemezler.
Dilimiz sayesinde derdimizi
anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve öğretebiliyoruz. Yine dilimiz yüzünden,
gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz.
Dil insanı cennete de götürür,
cehenneme de…
Nice insanlar ağızlarından çıkan
bir söz yüzünden öldürülmüş ya da hapishanelerde çürümüşlerdir.
Niceleri de yaptıkları
konuşmalarla takdir toplar, yüksek makâmlara getirilir...
İmanlı olabilmek için, "kalp
ile tasdîk"ten sonra "dil ile ikrâr" gerekir. Sahih iman için
ikisi de lâzımdır.
Bakması bile bize haram olan
yabancı bir hanım, bir sözle (nikâh akdi) helâlimiz oluyor, aynı evde beraber
yaşıyoruz.
Eğer ağzımızdan küfre sebep
olacak bir cümle çıkarsa, hem imanımızı hem nikâhımızı tazelemek zorunda
kalıyoruz.
Bunun için konuşmaya başlamadan
evvel söyleyeceklerimizi süzmeli, kontrol etmeliyiz.
Hazret-i Ebu Bekir dilinin altına
çakıl taşı koyar, konuşmadan evvel cümleleri ölçer biçerdi.
Eğer bir söz kendimize veya
birilerine faydalı olacaksa söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan
sakınmalı.
Hadis-i şerifte
buyuruluyor: "Mü'minin dili kalbinin arkasındadır. Önce düşünür,
sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin önündedir, önce konuşur sonra
düşünür."
Konuştuktan sonra düşünmek neye
yarar? Artık ok yaydan çıkmıştır. Pişmanlık faydasızdır.
Öyle ya söylemediğimizin sahibiyiz,
söylediklerimizin esiri… Allahü teâlâ bize bir dil vermiş, iki kulak.
Demek ki iki dinlemeli bir konuşmalıyız.
Yine dilimizi iki kilit arkasına
koymuş, dişler ve dudaklar...
Gereksiz konuşmamalı, meselâ
birine "oruç musun" diye sorup zor durumda bırakmamalı.
Ne yazık ki dilimize dolanan
mânâsız sorular var. Adın ne? Memleket nere? Mesleğin? Hangi mektebi bitirdin?
Ne kadar maaş alıyorsun? Askerliği nerede yaptın? Evli misin? Çocuk var mı?
Kaçı kız, kaçı erkek?
Hâlbuki kabre
girince tek soruya muhatap olacağız: "Buraya ne
amelle geldin?"