23/10/2025 Perşembe Köşe yazarı V.T
Şeytanın işi, insanları kandırmaya çalışmaktır!
"Zahidin faydası, kapısının eşiğini aşamaz.
Âlimin faydası ise, başkalarına ulaşır..."
Abdülkerîm bin Abdüssamed Taberî hazretleri kırâat,
tefsîr, nahiv, hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. İran’da Taberistan’da
doğdu. Mekke’de yerleşti ve orada 478 (m. 1085) yılında vefât etti. Çeşitli
memleketleri dolaşarak, ilimde yüksek bir seviyeye geldikten sonra Mekke’ye
yerleşti. Kırâat ilminde Mekkelilerin İmâmı oldu. Bir dersinde şunları
anlattı:
Şeytan, insanı kandırmak için çok çalışır.
Müslümanlardan bazıları, namazlarını âdet olarak kılarlar senelerce,
insanlardan nasıl gördü ise öyle ibâdet eder. Fâtiha’yı doğru dürüst okuyamaz.
Namazın doğru olması için gereken farz ve vâcibleri bilmez ve öğrenmez.
Şeytanın zâhidleri aldatması, onları zühdle meşgûliyet yüzünden ilimden
alıkoyması ile ilgili olarak, Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Onlar,
daha aşağı olanı, daha iyi olanla değiştirdiler” buyuruyor. (Bekâra-61). Bunun
açıklaması: Zahidin faydası, kapısının eşiğini aşamaz. Âlimin faydası ise,
başkalarına ulaşır. Onun nice ibâdet edenlerden doğruya sevk ettiği kimseler
vardır. Onlara “Zühd, mübah şeyleri terktir” fikrini aşılaması da şeytanın
aldatması arasındadır. Bu düşünce yüzünden, onlar arasında arpa ekmeğinden
fazla yemeyen vardır. Onlar arasında meyveyi tutmayanlar vardır. Yine
onlar arasında, bedeni kuruyuncaya kadar yemeği azaltanlar, nefsine yün
giymekle azap edenler, ona serin suyu menedenler vardır.
Bu, Peygamber Efendimizin (aleyhisselâm), Eshâb-ı
Kirâmın ve onları takip edenlerin yolu değildir. Allahü teâlânın Resûlü,
et yer ve onu severdi. Tavuk yer ve helvayı severdi. Serin su ona lezzet
verirdi. Dinlenmiş suyu tercih ederdi. Bir kişi, “Ben hurma yemeyeceğim, zira onun
şükrünü yapamıyorum” deyince Hasen-i Basrî hazretleri, “Bu ahmak adam, acaba
içtiği suyun şükrünü yapabiliyor mu?” buyurdu.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri sefere çıktığı zaman, yolluğu arasında kızartılmış et ve tatlı taşırdı, insan bilmeli ki; nefsi kendisinin bineğidir. Ona, maksadına ulaşabilmesi için yumuşaklıkla muâmele etmesi gereklidir. Ona yetecek kadar iyi gelen şeyleri alsın, aşırı tokluğu, şehevi arzuları, taşkınlığı ve ona çok sıkıntı veren şeyleri terk etsin. Zira bunlar, bedene ve dîne zarar verir.