Hastalık ve dertlere sabır göstermelidir

08/04/2020 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

"Veba olan yerde, ölümden kaçıp da kurtulanlara yazıklar olsun! Kaçmayıp da ölenlere müjdeler olsun! Bunlar şehit sevabına kavuşurlar."

 

Sabır, dua ve istiğfâr -1-

Dinimiz, başımıza gelen sıkıntılara sabır göstermeyi, sebeplere yapıştıktan sonra Allahü teâlâya tevekkül etmeyi emretmektedir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri zamanında veba hastalığı zuhur etmişti. Talebesi Şeyh Ferîd-i Rahbolî’ye yazdığı bir mektubunda, tâûn [gibi sârî ve tehlikeli hastalıklardan], ölmenin kıymetini ve tâûn olan yerden kaçmanın günah olduğunu bildiren bir nasihatinde şunları yazmaktadır:

Allahü teâlâ, Bekara sûresi yüzellialtıncı âyetinde meâlen, (Müminlere bir sıkıntı gelince, innâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn derler) buyuruldu. Hepimiz, Ondan geldik ve yine Ona döneceğiz derlerdi. Sıkıntılara sabretmek ve dayanmak lâzımdır. Kazaya rıza göstermek lâzımdır. (Beni incitirsen çok, senden dönmem aslâ/Hoş olur dayanmak, sevgilinin nazına) beyti ne güzel söylenmiştir. Şûrâ sûresi otuzuncu âyetinde meâlen, (Size gelen sıkıntılar, kendi kazandıklarınızdır. Çoğunu da affedip, size göndermiyor) buyuruldu. Rûm sûresi kırkbirinci âyetinde meâlen, (İnsanların yaptıkları işlerle, karada ve denizde fesât hâsıl oldu. Her şey bozuldu) buyuruldu. Bu veba hastalığında, insanların işlerinin kötülüğünden dolayı, önce fareler öldü. Çünkü, insanlara çok yakın olan bunlardır. İnsanların üremesine ve yeryüzüne yayılmalarına yarayan kadınlar, erkeklerden daha çok öldüler. Veba olan yerde, ölümden kaçıp da kurtulanlara yazıklar olsun! Kaçmayıp da ölenlere müjdeler olsun! Bunlar şehit sevabına kavuşurlar.

Şeyhülislâm Şeyh Ahmed bin Alî bin Hacer-i Askalânî “rahmetullahi aleyh”, (Bezl-ül-ma’ûn fî fadl-it-tâ’ûn) kitâbında diyor ki: Tâûndan ölen kimseye sual sorulmaz. Çünkü, muharebede ölen şehit gibidir. Tâûnda, 'Allahü teâlâ yazmadı ise bana zarar gelmez' diyerek, Allah rızâsı için orada kalıp, başka bir hastalıkla ölen kimse de, sual ve azap görmeyecektir. Çünkü, bu da düşman karsısında nöbet beklerken ölen kimse gibidir. Bunun gibi, büyük âlim İmâm-ı Celâleddîn-i Süyûtî “rahmetullahi aleyh” (Şerh-us-sudûr) kitabında, bu sözün doğru olduğunu bildirmektedir. Vebâ olan yerden kaçmayan ve ölmeyen kimse de, gâzîler ve mücâhidler ve belâlara sabredenler gibidir. Herkesin bir (Ecel-i müsemmâ)sı vardır ki, azalmaz ve çoğalmaz. Kaçıp da kurtulanlar, ecelleri gelmediği için ölmemiştir. Yoksa kaçmak, onları ölümden kurtarmış değildir. Kaçmayıp, sabredip ölenler de, ecelleri geldiği için ölmüşlerdir.

Vebâ olan yerden kaçmak, insanı kurtarmaz. Vebâ olan yerde sabredip kalmak, insanı öldürmez. Vebâ olan yerden kaçmak, gazâda düşman karşısından kaçmak gibi büyük günahtır. Kaçanların ölmemesi ve sabredenlerin ölmesi, Allahü teâlânın mekridir, aldatmasıdır. Bekara sûresi yirmialtıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, onunla çoklarını yoldan çıkarıyor. Çoklarını da, doğru yola sokuyor) buyuruldu. [Mektûbât-ı Rabbânî 1/299]