"O çocuk zannettiğin Hızır aleyhisselâm idi"

10/03/2022 Perşembe Köşe yazarı V.T

Sâmi Efendi, hocasından Uşşâkî tarîkatında icâzetnâme aldı ve İstanbul'a gönderildi...

 

Abdurrahmân Sâmi Efendi son devir tasavvuf âlimlerindendir. Manisa'nın Saruhanlı kazâsında 5 Mart 1878 (H.1296)'de doğdu. İlk tahsîlinden sonra İstanbul'a gitti. Bir ramazân gecesi rüyâsında Resûlullah efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” gördü. Resûlullah efendimiz yanında bulunan zâtı göstererek; "Yâ Sâmi! Bu senin mürşidin, hocandır. Sen vapura bin ve denize açıl. Vapur hangi iskelede durursa orada in. Hocanı orada bulacaksın" buyurdu...

Uykusundan uyandıktan sonra iskeleye gidip bir gemiye bindi. Gemi Çanakkale'ye yaklaştığı sırada kaptan; "Gemide bir ârıza var, tâmiri birkaç gün sürer, arzu eden inebilir" deyince, Sâmi Efendi gemiden indi. İskelede nûr yüzlü bir zât; "Sâmi Efendi, hoş geldin" diyerek onu karşıladı. Sâmi Efendi şaşırarak; "Bu zât benim ismimi nereden biliyor?" diye aklından geçirdi. O zat; "Geçen gece rüyânda Peygamber efendimiz sana ne emir buyurdular?" dedi. Sâmi Efendi hemen elini öperek, ona bağlandı. Bu zât Ahmed Şücâ'eddîn Uşşâkî idi...

Sâmi Efendi, kısa zamanda yetişerek, hocasından Uşşâkî tarîkatında icâzetnâme aldı ve İstanbul'a gönderildi. İstanbul'a geldikten sonra Kasımpaşa'daki Yahyâ Efendi dergâhına şeyh tâyin edildi.

Bir gün bir talebesiyle vaaz vermek için Fâtih Câmii'ne gitti. Namazdan sonra vaaz vermeye başladı. Bu sırada küçük bir çocuk gelerek; "Sâmi Efendi, biraz gelir misin, seninle görüşelim" dedi. Sâmi Efendi de kalkıp, o çocuk ile câminin bir kenarında bir müddet konuştuktan sonra tekrar kürsüde vaazına devâm etti. O sırada talebesi; "Hocam âlim bir zât olmasına rağmen, ufacık bir çocuğa tâbi oldu" diye düşündü. Sâmi Efendi, ona dönerek; "Oğlum, o görüp de çocuk zannettiğin Hızır aleyhisselâm idi. Aramızda bâzı özel konuşmalar oldu" buyurdu.
Abdurrahmân Sâmi Efendi, bir gün evinde yumurta gibi bâzı şeyleri önüne almış, onlarla meşgûl idi. Hanımı kendi kendine; "Efendi vaktini bu gibi şeylerle meşgûl ediyor!" diye düşündü. Ertesi gün bir grup talebe ziyâret için geldiler. Hanımı onlara çay demliyordu. Bir ara ayağı takılınca, kaynar su ayağına döküldü. Hanımı can acısı ile "Allah" diye bağırdı. Sesi duyan Abdurrahmân Efendi, hemen hanımının yanına giderek, bir gün önce hazırladığı merhemi hanımının ayağının yanan yerine sürdü ve; "Hanım, dün benim bu merhem ile meşgûl olduğumu görünce; 'Efendi vaktini bu gibi lüzumsuz şeylerle geçiriyor!' diye düşünmüştün. Gördün ya bu merhemi biz ne için hazırlamışız?" dedi...

Abdurrahmân Sâmi Efendi 1935 (H. 1354) senesinde 57 yaşında iken İstanbul'da vefât etti.