Tövbe etmeden ölenlerin hâli!..

15/09/2019 Pazar Köşe yazarı V.T

"Kıyâmet günü ümmetim on iki sınıf olarak haşrolunur ve mahşer yerine gelirler."

 

Niksârlı Muhyiddîn Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Tokat’ın Niksar ilçesinde doğdu ve tahsilini burada tamamladı. Sultan İkinci Bâyezîd Hân tahta geçtiğinde İstanbul’a davet etti. Ayasofya’daki tefsîr derslerinde Sultan da hâzır bulunurdu. Bir dersinde şunları anlattı:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Nebe’ sûresi onsekizinci âyet-i kerîmesi hakkında meâlen; “Sûra üfürüleceği o gün, (mezarlardan kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz” suâl edildiğinde ağladılar. Hattâ mübârek gözlerinden akan gözyaşları toprağa damladı ve buyurdular ki: “Ey bu suâli soran kişi, çok büyük bir işten sordun. Kıyâmet günü ümmetim on iki sınıf olarak haşrolunur ve mahşer yerine gelirler. Bir bölük insanlar, hayvan sûreti üzere kabirlerinden haşrolunurlar. Kendileri için bir ses gelir. Bunlar, namazlarında gevşek davrananlardır. Tövbe etmeden öldüler. Bu hâlleri, kendilerine verilen bir cezadır. Cehenneme atılacaklardır. Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde şöyle buyurduğu kimselerden olurlar: 

“Onlar, namazlarından gâfildirler” (Mâun-5).

Ümmetimden bir bölüğü de, yüzleri ay gibi parlak bir hâlde haşrolurlar. Sıratı şimşek gibi geçerler. Allahü teâlâ katından bir münâdî şöyle der:

“Bunlar sâlih amel işleyip, günahlardan kaçınanlardır. Beş vakit namazı vaktinde ve şartlarına uygun olarak cemâatle kılarlar. Bunlar, tövbe edip öyle vefât ettiler. Allahü teâlâ, kendilerine saadet nasip etti. Onlar, Cennete gireceklerdir. Allahü teâlâ kendilerinden râzıdır. Onlar da Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen bunları şöyle bildirdi: 

“Gerçekten “Rabbimiz Allahü teâlâdır” deyip de sonra amellerini ihlâs ile, yapanlara (ölüm ânında) melekler inecekler de şöyle diyecekler: (Gelecekten) Korkmayın ve (geçene) mahzun olmayın! Size vadolunan Cennetle müjdelendiniz.”

Muhyiddîn Efendi, Ayasofya Câmii'nde Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini tamamlayınca, talebelerine ve cemâate dönüp şöyle buyurdu:

“Allahü teâlâdan Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini okutma işini tamamlamam için bana mühlet vermesini niyaz etmiştim. Allahü teâlâya hamdü senalar olsun ki, duâm kabul oldu, dersimi tamamladım. Şimdi duâm odur ki, ömrüm îmân ile son bulsun. Son nefesimde Kelime-i şehâdeti söyleyerek rûhumu teslim edeyim..."

Sonra gönülden duâda bulundu. Orada bulunanlar hep bir ağızdan "âmin" dediler. Muhyiddîn Niksârî hazretleri, evine varınca hastalandı. Çok geçmeden de 901 (m. 1460)’da İstanbul’da vefât etti...