İslâmın temeli güzel ahlâktır

18/02/2020 Salı Köşe yazarı R.A

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: “Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz.”

 

Her binânın bir temeli vardır. İslâmın temeli de güzel ahlâktır. Dünkü makâlemizde bir nebze bahsettiğimiz edep ve hayânın dînimizdeki yeri çok mühimdir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “İmân edenler arasında hayâsızlığın, kötülüğün yayılmasını isteyenler (ve sevenler) için dünyâda da, âhirette de elîm bir azap vardır.” [Nûr, 19]

Allahü teâlâdan utanmak, îmânın kuvvetli olduğuna, hayâsızlık da îmânın zayıf olduğuna alâmettir. Hadîs-i şerîfte, “Hayânın azlığı küfürdendir” buyuruldu. Yani hayâsız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Hayâ, îmânın esasındandır. Hayâsı olan Allah’tan utandığı için, günâhtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan utanarak günâhı gizlemek de hayâdandır. İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır. Çünkü hadîs-i şerîfte, “Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır” buyuruluyor. Hayâsız olan mürüvvetsiz olur.

Müminin, önce Allahü teâlâdan hayâ etmesi gerekir. Bunun için, ibâdetlerini sıdk ile, ihlâs ile yapmalıdır. Hayâ, günâhlarını, kabâhatlerini göstermemeye denir. İbâdetlerini başkalarına göstermekten hayâ etmek câiz değildir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i marûf ve nehy-i münker yapmaktan [Ehl-i sünnet kitaplarını yaymaktan] hayâ etmek câiz değildir. “Hayâ îmândandır” hadîs-i şerîfindeki hayâ, kötü, günâh şeyleri göstermekten utanmak demektir.

Allahü teâlânın verdiği bütün nimetlerde, nimeti vereni görmeli, dâimâ O’nun huzûrunda olduğunu düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riâyet etmelidir. Yerken, içerken, konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde, O’nun emrine uyup yasak ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, “Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Allah’a kavuşamaz” buyuruyor. Burada Allah’a kavuşmak ne demektir? Evliyâ olamaz demektir. Dîn büyüklerinin yolu, baştan sona edeptir. Hattâ namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzîhî bir mekrûhtan sakınmak bile; zikir, fikirden [tefekkürden] daha üstündür.

Güzel ahlâk hakkında bazı İslâm âlimleri buyuruyorlar ki: Güzel ahlâk; güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir. Güzel ahlâkın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır. Güzel ahlâk, Yaratandan dolayı, yaratılanları hoş görüp, onların eziyetlerine sabırdır. Bir Müslümâna çatık kaşla bakmak harâmdır. Güler yüzlü olmayan, mümin sıfatlı değildir. Herkese karşı güler yüzlü olmalı. Kısacası Müslümân, hasreti çekilen insân demektir.

Dün zikrettiğimiz hadîs-i şerîflere ilâveten, makâlemizin hacmi nisbetinde 2-3 hadîs daha zikredelim:

“Hayâ, îmânın nizâmıdır. Bir şeyin nizâmı bozulunca, parçaları da bozulur.” [Mâverdî]

“Hayâ ile îmân, ikiz kardeştir. Biri giderse, diğeri de gider.” [Ebû Nuaym]

“İmân çıplaktır, elbisesi takvâ, süsü hayâ, sermâyesi fıkıh, meyvesi ameldir.” [Deylemî]