“Talebe, sâdık olan tâlib demektir!"

18/07/2023 Salı Köşe yazarı V.T

Akşehirlizâde Osman Efendi Kayseri evliyâsındandır. 1734 (H.1147) yılında Konya'nın Akşehir kazâsında doğdu. İlk tahsîlini Akşehir'de tamamladıktan sonra Konya ve Kayseri'de çeşitli âlimlerden dersler aldı. 1755'te İstanbul'a giderek Ruûs-ı Hümâyûn imtihânına girdi, ehliyetini ispat ederek doğum yeri olan Akşehir'e geri döndü. Konya'nın Hadim kasabasına giderek Hâdimî Efendinin ders ve sohbetleriyle ilimde kemâl derecesine kavuştu. Hocasından icâzet aldıktan sonra yine onun işâreti üzerine Kayseri'ye yerleşen Osman Efendi orada evlendi. Yüzlerce talebe yetiştirdi. 1811 (H.1226) yılında Kayseri'de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Şiblî hazretleri buyurdu ki: “Dörtyüz hocaya hizmet ettim. Onlardan dört bin hadîs-i şerîf okudum. Bunlardan amel etmek üzere bir hadîs-i şerîf seçtim. Halâsımı, kurtuluşumu bunda buldum. Evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerini onda gördüm. Bu hadîs-i şerîf Risâlet-ül-uhreviyye’de yazılıdır. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâbından birine şöyle buyurdu: (Dünyân için orada kalacağın kadar, âhıretin için de orada kalacağın kadar amel et. Allahü teâlâya muhtaç olduğun kadar ibâdet et. Cehenneme sabredebileceğin kadar günah işle.)"

“Talebe, sâdık olan tâlib demektir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve O’nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır. Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Geçmişdeki günahlarından utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allahtan korkar, titrer, Allahü teâlânın sevgisine kavuşduracak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde sabreder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahını düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münâkaşa etmez... Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Eshâb-ı Kirâmın hepsini (radıyallahü anhüm) diyerek iyi bilir. Hepsinin iyi olduğunu söyler. Peygamber efendimiz Eshâbı kirâm arasında olan şeyleri konuşmamağı emir buyurdu. Sâlih Müslüman, bunları konuşmaz, yazmaz ve okumaz. Böylece, o büyüklere karşı bir edepsizlikte bulunmaktan kendini korur. O büyükleri sevmek, Allahın Resûlünü sevmenin nişanıdır, alâmetidir. Kendi bilgisi ile, kendi görüşü ile evliyâ-yı kirâmı, birbirinden aşağı ve yukarı diye ayırmaz. Birinin, daha yüksek, daha üstün olduğu ancak âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve Sahâbe-i kirâmın söz birliği ile anlaşılır. Muhabbet sarhoşluğu elbet başkadır. Aşk sahibi mazûrdur.