Allahü teâlâ dışımızı da içimizi de görür...

18/08/2019 Pazar Köşe yazarı S.K

Allahü teâlâ, her yaptığımızı, her düşündüğümüzü bilir. Hem dışımızı, hem içimizi görür. Bunu bilen bir kimsenin, işleri ve düşünceleri edepli olur.

 

Büyük İslâm âlimi İmam-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh” buyuruyor ki:

İnsan nefsini kontrol etmeli, ondan gafil olmamalıdır. Ondan gafil olursa, kendi şehvetlerine ve tembelliğine döner. Allahü teâlânın, her yaptığımızı, her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. İnsanlar, birbirinin dışını görür. Allahü teâlâ ise, hem dışını, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin, işleri ve düşünceleri edepli olur. Allahü teâlâ mealen buyuruyor ki: (Ey insan! Seni her an gördüğümü bilmiyor musun?) Bir Habeşî, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin huzuruna gelip, (Çok günah işledim. Tövbem kabul olur mu?) diye sorunca (Evet, olur) buyurdu. O günahları işlerken, O, görüyor mu idi? dedi; Resûlullah “sallallahu aleyhi ve sellem” (Evet) buyurunca, Habeşî, bir âh çekti ve yıkılıp can verdi. İman ve hayâ böyle olur.

Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Allahü teâlâyı görür gibi ibadet ediniz! Siz, Onu görmüyorsanız da, O sizi görüyor.) Onun gördüğüne inanan, Onun beğenmediği bir şeyi yapabilir mi?

Büyüklerden biri, bir talebesini, başkalarından daha çok severdi. Ötekiler, bu hâle üzülürdü. Her birine bir kuş verip, (Bunu, kimsenin görmediği bir yerde kesip getiriniz) dedi. Hepsi tenha bir yerde kesip getirdi. O talebe ise, kesmeden getirdi. (Niçin sözümü dinlemedin, canlı getirdin?) buyurunca, (Kimsenin görmediği bir yer bulamadım. Allahü teâlâ, her yeri görüyor) dedi. Diğerleri, bunun müşahede makamında olduğunu anladılar.

Mısır maliye nâzırının zevcesi olan Zeliha, Yusuf aleyhisselamı, kendisine çağırınca, önce kalkıp büyük olduğunu sandığı, bir heykelin yüzünü örttü. (Bunu, niçin örttün?) buyurunca, "ondan utandığım için" dedi. (Sen, bir taş parçasından utanıyorsun da, ben yerleri ve yedi kat gökleri yaratan, Rabbimin görmesinden utanmaz mıyım?) buyurdu.

Peygamberimiz “sallallahu aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Allahü teâlâ, Adn ismindeki Cenneti, şu kimseler için hazırladı ki, günah işleyecekleri zaman, Onun büyüklüğünü düşünüp, Ondan hayâ ederek, günahlardan kaçınırlar.)

Abdullah ibni Dînâr hazretleri diyor ki: 

Hazreti Ömer “radıyallahü anh” ile Mekke-i mükerremeye gidiyorduk. Bir çoban, sürüsünü dağdan indiriyordu. Halife buyurdu ki: Bu koyunlardan birini bana sat! Çoban: Ben köleyim. Bunlar benim malım değil, dedi. Efendin ne bilecek, kurt kaptı dersin! O bilmezse, Allahü teâlâ biliyor ya, deyince, Hazreti Ömer ağladı ve efendisini bulup, bu köleyi satın aldı ve âzâd etti ve buyurdu ki: (Bu sözün, seni bu dünyada âzâd ettiği [kurtardığı] gibi, o cihanda da [ahirette de] âzâd eder.

O hâlde açıkta ve gizlide Allahü teâlânın bütün yaptıklarımızı bildiğini, gördüğünü düşünmeli, her türlü kötülükten ve günahtan sakınmalıyız.