Öfkelenince hemen abdest almalıdır...

23/05/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T

Mümin kızgınlık ânında kendini tutar. Çünkü bu, dinde kuvvetli olmanın alâmetidir.

 

Ebû Abdullah Mervezî hazretleri büyük fıkıh âlimlerindendir. 202 (m. 817)’de Bağdâd’da doğup, 294 (m. 906) târihinde vefat etmiştir. Babası, Mervli’dir. Bir dersinde buyurdu ki:

İyi bir Müslüman kendisine kötülük edene iyilik eder. Kendisini ziyâret etmeyen dostunu ziyâret eder, kendisine vermeyene verir ve insanlara iyi zanda bulunur. Çünkü kötü zan, düşüncenin en kötülerindendir. Allahü teâlânın verdiği nimetten dolayı kimseye haset etmez, kimsenin malının, parasının elinden çıkmasını dilemez ve elinden çıkması için hileli yollara başvurmaz. Verdiği sözü yerine getirmelidir. Çünkü verilen söz bir bağış ve bir borçtur. Sözünden dönmek nifak alâmetidir. Kimsenin ayıp, kusur ve gizli şeylerini araştırmaz, aksine örter. Bir kimseyi, onda gördüğü ayıbından dolayı ayıplamaz ve ona sitem etmez. Çünkü çoğu zaman aynı kusuru kendisi işler. Din kardeşinin hatâsına mazeret olarak yetmiş özür arar. Hiçbir özür bulamazsa, ben iyi göremedim deyip, din kardeşinin yaptığını iyiye yormaya uğraşır. Bizden önceki sâlihlerin âdeti böyle idi.

Bir mümin kardeşine veya zımmî gibi bir başkasına bir şey vadederken, söz verirken inşâallah demeli ve içinden onu yerine getirmeye niyet etmelidir. Bu durumda dediğini yerine getirmezse, önceki sözünden dolayı günah işlemiş olur. Müslüman kardeşinin tahakkümünü hüsn-i kabul ile karşılayıp, ihtiyâcını görür. Tahakküm, hüküm vererek istemektir.

Mümin kızgınlık ânında kendini tutar. Çünkü bu, dinde kuvvetli olmanın alâmetidir. Kızınca hemen abdest almalıdır. Kızdığı zaman ayakta ise oturmalıdır. Oturmakla kızgınlığı geçer. Oturmakla geçmezse yatmalıdır.

Müslüman, kardeşinin yaptığı kötülük ve kusurlarına katlanır eziyetlerine sabreder. Ayrılıp gitmesini, din kardeşinin mürüvvetsizliğine değil, kendi işlediği günahtan ve suçtan dolayı olduğuna hükmeder. Herkese hâline göre davranır. Mümin, yaşlı Müslümanlardan hayâ eder ve onlara, Resûlullahın asrına daha yakın olduğu için saygı gösterir. Allahü teâlâyı tanıtmakta önde olmaları ve tâatlerinin çokluğu sebebiyle hürmet eder. Hadîs-i şerîfte “Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet edilir” buyuruldu.

Yaşına hürmetten, ziyârete büyükten; ihsân, iyilik, bir şey vermeye ise küçükten başlanır. Çünkü küçük yaştakilerin sabrı az, feryâd ve sızlanması çok olur.