İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar!..

28/08/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T

Ebü'l-Abbas İbn-i Ârif hazretleri evliyanın büyüklerinden olup Kırâat ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 1088 (H.481) senesinde Endülüs’te (İspanya) Meriyye (Marea) şehrinde doğdu. 1142 (H.536) senesinde Fas’ta Merrakeş'te vefât etti. Küçük yaşta Kur'ân ilimlerini öğrenmeye başlayan İbn-i Ârif Kırâat râvîlerinin bütün husûsiyetlerine hakkıyla vâkıf oldu. Mâlikî mezhebî fıkıh bilgilerinde ve târih ilminde husûsî ihtisas sâhibiydi. Zamânındaki velîlerin sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Bir dersinde şunları anlattı:

Müminin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin hapisten kurtulması gibidir. Mümin öldükten sonra, bu dünyâya geri gelmek istemez. Yalnız şehîdler, dünyâya geri gelip, bir dahâ şehîd olmak ister. Ölüm, her Müslümân için hediyedir. Bir adamın dînini, ancak kabri korur. Müminlere yapılacak ikrâmlardan birincisi, ölümdeki sevinçtir. Mümini rahatlandıran, ancak Allahü teâlâya kavuşmaktır. Her mümine mevt, hayâtından dahâ iyidir. Bir kimsenin ölümünde hayır yok ise, hayâtında da hayır yoktur. Allahü teâlâya kavuşturduğu için, mevt sevilir. Dost dosta kavuşmak istemez mi? Azrâîl “aleyhisselâm”, İbrâhîm aleyhisselâmdan rûhunu almak için izin isteyince, (Dost, dostun cânını alır mı?) dedi. Allahü teâlâ, Azrâîl “aleyhisselâm” ile haber gönderip, (Dost dosta kavuşmaktan kaçınır mı?) buyurunca, (Yâ Rabbî! Rûhumu hemen al!) diye dua eyledi.

Allahü teâlânın emirlerine uyan bir mümine, ölümden dahâ sevinçli bir şey olmaz. Allahü teâlâya kavuşmayı seven mümin, mevti ister. Mevt, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür. Kavuşmak şevki, büyük ve yüksek derecedir. Bu dereceye yükselen mümin, mevtin gecikmesini istemez. Rabbine iştiyâkından dolayı, Ona kavuşmayı, Onu görmeyi sever. Cenneti seven ve ona hâzırlanan insan mevti sever. Çünkü, mevt olmayınca, Cennete girilmez.

Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefeste belli olur. Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsânları başlar. Bu ânda, elbette sevinir. Saadet sâhibi o kimsedir ki, Azrâîl “aleyhisselâm” gelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük devlete erişiyorsun!) der. Böyle kimseye, bundan daha şerefli bir gün yoktur. Bu dünyâ, bir konaktır. O cihâna bakınca zindândır. Bu geçici varlık, bir görünüştür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte, geçip gitmektedir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.)