Ana-babanın, evlâdı üzerinde hakları çok büyüktür...

30/08/2023 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Ana-babasını râzı eden kimse için, Cennette iki kapı açılır. Ana-babası, kendinden râzı olmayan kimse için de Cehennemde iki kapı açılır. Bir kimsenin ana-babası zâlim dahî olsalar, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak câiz değildir. Hak teâlâ buyurdu ki: (Yâ Mûsâ! Günâhlar içinde bir günâh vardır ki benim indimde çok ağır ve büyüktür. O da, ana-baba evlâdını çağırdığı zaman, emrine muvafakat etmemesidir.)

Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşılırsa, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koşmalıdır. Ana-baba kızıp bağırırsa, onlara bir şey söylememelidir. Ana-baba duası alınmak istenirse, emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalışmalıdır. Bu işi beğenmeyip gücenmelerinden ve beddua etmelerinden korkmalıdır. Darılır iseler, onlara karşı sert söylememelidir. Hemen ellerini öperek gazaplarını, öfkelerini teskin eylemeli, gidermelidir.

Ananın-babanın kalplerine geleni gözetmelidir. Zirâ insanın saâdeti ve felâketi, onların kalblerinden doğan sözdedir. Ana-baba hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım etmelidir. Saâdeti onlardan alınacak hayır duada bilmelidir.

Habîb-i kibriyâ "sallallahü aleyhi ve sellem" bir hadîs-i şeriflerinde buyurdu ki: (Cennet ana-babanın ayağı altındadır.) Yani, sana dînini, îmânını öğreten ananın-babanın rızâsındadır.

Yine Peygamberimiz "aleyhisselâm" buyurdu ki: (Ana-babaya iyilik etmek, nafile namaz, oruç ve hac faziletlerinden daha faziletlidir. Ana-babasına hizmet edenlerin ömrü bereketli ve uzun olur. Ana-babasına karşı gelip, onlara âsî olanların ömürleri bereketsiz ve kısa olur. Anasına-babasına âsî olan mel’ûndur.)

Gaflet ve şaşkınlığa kapılarak ana-babanın kalbi kırılırsa, derhâl onların rızâsını almaya çalışmalı, yalvarmalı ve her ne sûretle olursa olsun, onların gönlünü almalı! Ana-babanın evlâdı üzerinde hakları çok büyüktür. Bunu daima göz önünde tutarak, ona göre hareket eylemeli!

          ***

Evliyanın büyüklerinden Hasen-i Basrî "rahime-hullahü teâlâ" Kâbeyi ziyaret ve tavaf ederken bir zâtı gördü ki, arkasında bir zembil ile tavaf eder. O zâta dönüp dedi ki: “Arkadaş, arkandaki yükü koyup öylece tavaf etsen daha iyi olmaz mı?” O zât cevaben “Bu arkamdaki yük değil, babamdır. Bunu Şâm’dan yedi kerre buraya getirip tavaf eyledim. Çünkü, bana dînimi, îmânımı bu öğretti. Beni İslâm ahlâkı ile yetiştirdi” dedi. Hasen-i Basrî hazretleri ona dedi ki:

“Kıyâmet gününe kadar böylece arkanda getirip tavaf eylesen, bir kerre kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet havaya gider ve yine bir defa gönlünü yapsan, bu kadar hizmete mukâbil olur."